Jump to content

belgeport

Administrators
  • İçerik sayısı

    784
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    3

Gönderiler posted by belgeport

  1. Jim Kwik - Sınırsız


    Bu kitapla, sınırlarından kurtulan yeni benliğinizle tanışacaksınız!
    Ünlü Beyin Koçu Jim Kwik, 25 yılı aşkın bir süredir, gerçek yeteneklerini ortaya çıkarmak üzere hayatın her alanından insanlarla çalıştı. Alanında çığır açan bu kitabında; dünyada en iyi performansları sergileyen kişilerin öğrenmelerini hızlandırmak için kullandıkları bilime dayalı uygulamaları ve test edilmiş teknikleri ortaya koyuyor.
    "Beynimiz dünyadaki en güçlü teknolojidir ama kullanım kılavuzu yoktur. Ancak bu, artık değişiyor. Bundan böyle sınırlamalar olmayacak. Başkaları ne söylerse söylesin, siz beyninizi nasıl kullanacağınızı bilirseniz potansiyeliniz sonsuz olur.
    SINIRSIZ kitabının kalbinde, hayatınızı değiştirecek bir sır yatıyor: En verimli şekilde nasıl öğrenileceğini öğrendiğinizde, sınırlayıcı inançlardan kurtulabilir, yeni başarı seviyelerine ulaşabilirsiniz. Bu kitap teoriden ibaret değildir; içinizde var olan sınırsız güçlerinizi ortaya çıkarabilmeniz için tam olarak ne yapmanız gerektiğini gösteren pratik, kolay ve kanıtlanmış bir plandır.
    Sınırsız olduğunuzda, sınırsız bir düşünce yapısına sahip olacaksınız. Sınırlamalarınızı ortadan kaldırdığınız için, beyninizin daha önce hayal ettiğinizden çok daha güçlü bir araç olduğunu ve zihninizi öğrenmek istediğiniz her neyse onu öğrenmeye odaklayarak hemen hemen her beceriyi kazanabileceğinizi anlıyorsunuz.
    Küçük bir adım atın ama bir yerden başlayın. Herhangi bir yerden!
    Bunu yaptığınızda, kendinizle ilgili keşfettikleriniz karşısında şaşkına döneceksiniz. Sınırsız olan benliğiniz, gerçekten olduğunuz ve şu anda hayal edemeyeceğiniz şeyleri yapacak kişidir."
    Kendinizi tanıyın.
    Kendinize güvenin.
    Kendinizi sevin.
    Kendiniz olun.
    Sınırsız olun.


    “ JIM KWIK: 195 ülkede çevrimiçi kurslar veren, açılış konuşmaları 200.000’den fazla kişi tarafından izlenen kişisel gelişim uzmanı”

     

    (Tanıtım Bülteninden)

     

    Kitap Adı: Sınırsız

    Yazar: Jim Kwik

    Çevirmen: Fulya Gümüşpala Teke

    Yayınevi: Parola Yayınları

    Hamur Tipi: 2. Hamur

    Sayfa Sayısı: 400

    Ebat: 13,5 x 21

    İlk Baskı Yılı: 2021

    Baskı Sayısı: 1. Basım

    Dil: Türkçe

    Barkod: 9786257031721


     

  2. Orhan Kemal - Murtaza


    İnsanı en derininden kavrayarak anlatan kalemlerin başında gelen Orhan Kemal, ölümsüz karakteri Murtaza ile Türk edebiyatına asla silinemeyecek biçimde damgasını vurmuştur. Yazıldığı günden beri defalarca filmlere, oyunlara konu olan bu karakter, insanın en çapraşık durumlarından birini kara mizahla yüklü bir dille anlatır. Otorite ile doğru kavramı arasında sıkışıp kalan, doğruculuğundan ödün vermemek için çabaladıkça daha çözümsüz durumlara düşen, bu arada gittikçe insanı anlamaktan uzaklaşıp salt ilkelerini savunan bireyin başına gelenlerin acıklı bir güldürüsüdür Murtaza'nın öyküsü. Türk edebiyatının en önemli klasiklerinden biri olan Murtaza, her okurun mutlaka okuması gereken bir kitap.

    Orhan Kemal'in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurun dünyasında onun kadar iz bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve aydınlığı yeniden kazanmanız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal'in kitaplarını yayımlamaktan onur duyuyoruz.


     

  3. Murray Bookchin - Ekolojik Bir Topluma Doğru


    20.yüzyılın ikinci yarısı yeni düşünsel arayışların ve yeni toplumsal hareketlerin ortaya çıkışına tanık oldu. Sınıf, cinsiyet, ırk, milliyet ve düşünce ayrımlarını sorgulayan bu hareketler arasında en büyük etkiyi ise ekoloji hareketi yarattı. Daha önce 'Özgürlüğün Ekolojisi' adlı başyapıtını yayımladığımız Boockhin bu kitabında bir eylem adamı üslubuyla ekoloji hareketinin ideolojik, politik ve toplumsal yönleri üzerinde duruyor. Salt bir çevre koruma bilinci çerçevesinde değil, bir toplum ve bilim felsefesi, anti-hiyerarşik ve anti-otoriter bir toplum projesi, bir eylem ve yaşam tarzı olarak ekolojiyi ele alıyor.


     

  4. Stephen King - Sadist


    "Alo? Burası Sidewinder Polis Karakolu. Ben Memur Humbugagy"
    "Beni dinleyin, Memur Humbugagy. Çok dikkatle dinleyin ve sözümü kesmeyin. Çünkü ne kadar zamanım olduğunu bilmiyorum. Adım Sheldon. Size Annie Wilkes'in evinden telefon ediyorum. En aşağı iki haftadan beri burada hapisim. Hatta belki de bir aydan beri hapis!"
    "Annie Wilkes mi?"
    "Hemen buraya gelin. Bir ambulans da yollayın. Ve Tanrı Aşkına, kadın eve dönmeden buraya gelmeye çalışın!" (Kitap'tan sayfa:102)


     

  5. Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 7


    Sultan II. Mahmut zamanında bir Halet Efendi varmış. Pek kurnaz, pek zalim ve hırslı bir adam imiş. Böyleyken, saray efredı arasında tanıdışığı, seveni çokmuş. Sözü dinlenir, dileği yerine getirilirmiş. Öyle ki, koskoca sadrazam bile onun kadar hükümet işlerinde etkili olamazmış. Nice, devlet adamının canına okumuş, sürdürmüş, katlettirmiş, görevinden aldırtmış.

    Aynı zamanda şairliği de olan ve hatta kendisinden geriye bir divan da kalmış bulunan Halet Efendi, pek çok şairi, sanat ve ilim adamını korumasına da almışmış. Ancak, düşmanı ve muhalifi olanın vay haline!

    Bir gün, konağının bahçesindeki incir fidanlarının söktüğünü gören hazırcevap bir dostu kendisine şöyle demiş:'Aman muhterem! Atmayınız o incir ağaçlarını, lazım olur size, birinin ocağına dikersiniz.

    'İşte bu Halet Efendi de, her fani gibi geçip gitti. Ardından iyi söyleyenler olduysa da, kötülüğünü görenlerin söyledikleri daha ağır bastı. Onlardan biri de Arif Paşa?dır ki, Halet?in ölümü ardından şu meşhur dizeleri söylemiştir:

    ' Ne kendi eyledi rahat, ne halka verdi huzur;
    Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur.

    'Türkçe'nin, deyimler yönüyle zengin bir hazineye sahip olduğu şüphesizdir.Hepimiz konuşmalarımızda ve yazılarımızda bu hazineden faydalanırız, ama çoğumuzun, kullandığımız deyimlerin kaynağından habersiz olduğu da bir gerçek.Bunun en önde gelen sebeplerinden biri, bu deyimlerin ilk kullanıldığı durum ve olayların öykülerine ulaşabileceğimiz derli toplu bir çalışmanın hali hazırda bulunmayışıdır.İşte 'Deyimler ve Öyküleri' dizisi bu sahadaki eksikliği gidermek amacıyla hazırlandı. 'İkinci Öykü Dizisi' okuyucularını, merakla izlenecek, neşeli bilgilerle dolu bir yolculuğa çağırıyor.


     

  6. Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 6


    Türkçe'nin, deyimler yönünyle zengin bir hazineye sahip olduğu şüphesizdir. Hepimiz konuşmalarımızda bu hazineden faydalanırız, ama çoğumuzun, kullandığımız deyimlerin kaynağından habersiz olduğu da bir gerçektir. Bunun en önde gelen sebeplerinden biri, bu deyimlerin ilk kullanıldığı durum ve olayların öykülerine ulaşabileceğimiz derli toplu bir çalışmanın hali hazırda bulunmayışıdır. Bu kitap bu eksikliği gidermek amacıyla hazırlandı.


     

  7. Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 5


    Türkçe'nin, deyimler yönüyle zengin bir hazineye sahip olduğu şüphesizdir.Hepimiz konuşmalarımızda ve yazılarımızda bu hazineden faydalanırız, ama çoğumuzun, kullandığımız deyimlerin kaynağından habersiz olduğu da bir gerçek.Bunun en önde gelen sebeplerinden biri, bu deyimlerin ilk kullanıldığı durum ve olayların öykülerine ulaşabileceğimiz derli toplu bir çalışmanın hali hazırda bulunmayışıdır.İşte "Deyimler ve Öyküleri" dizisi bu sahadaki eksikliği gidermek amacıyla hazırlandı.

    "İkinci Öykü Dizisi" okuyucularını, merakla izlenecek, neşeli bilgilerle dolu bir yolculuğa çağırıyor.


     

  8. Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 4


    Açlıktan karnı sırtına yapışmış, kaburgaları teker teker sayılmaya başlamış bir tilki; "Böyle oturup kaşınmakla olmayacak, çıkıp yiyecek birşeyler bulamıy bari" demiş.

    Çok gitmemiş, bakmış ki, bir horoz ölüsü uzanmış yatıyor. Hafifçe de kokarcaymış.

    "Aman benim gibi asaletli bir hayvan, bu kokulu leşe mi kaldı" deyip, burun yapmış. Tam dönmüş giderken, gökten bir kartal inip, iki pençe horozu kapmış. Tilki kartalın pençesine takılıp salın salın, giden horoz ölüsünün ardından yutkunarak:
    "Ah ne temizdi, ne semizdi; kıymetini bilemedim" demiş.


     

  9. Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 3


    ORTA YAŞLI BİR BİR BEY, için berbere gitmiş. Berberin koltuğuna oturur oturmaz sormuş:

    "Usta söyle bakalım, saçımıza düşen aklar çok mudur, az mıdır?" Berber, umursamaz bir tavırla cevap vermiş:

    "Eh işte beyim, şöyle böyle ağarmış amma pek fazla sayılmaz."

    Bu cevap beyin merakını daha da arttırmış:

    "Yahu, benim yaşım daha kırk bile değil. Ağarmışsa, üç beş tel anca ağarmıştır diye düşünüyordum. Sen ise, şöyle böyle ağarmış dedin. Hele iyice bir bak," demiş.

    Berber, yine aynı umursamaz tavırla:

    "Yahu beyim, bırazdan saçını traş edeceğim. O zaman önüne dökülür, sen de ak mı kara mı, görür anlarsın" demiş.


     

  10. Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 2


    Dimyat, Mısır'da Süveyş Kanalı ağzında bir limandır. Eskiden Mısır'ın meşhur pirinçleri, ince hasırdan örtülmüş torbalar içinde buradan Anadolu'ya getirmiş.

    Dimyat'a pirinç almak için giden bir Türk tüccarının bindiği gemi, Akdeniz'de korsanlar tarafından soyulmuş ve adamcağzın bütün altınlarını almışlar.

    Binbir zorluk içinde İstanbul'a dönen pirinç tüccarı on yıl iflas etmiş. İstanbul'dan kalkmış, memleketi olan Karaman'a gitmiş. O sene tarlasından kalkan buğdaları da bulgur tüccarlarına sattığından, kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar.


     

  11. Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 1


    Bir Gün Köroğlu'nun atını çalmışlar. At da atmış hani. Çok kıymetli, çok akıllı yağız bir küheylanmış. Biçare Köroğlu, atını bulmak için diyar diyar dolaşmış. Nihayet İstanbul'da bir at pazarında kendi atını bulmuş. Satıcılar Köroğlu'nu tanımıyorlarmış. Köroğlu ata talip olmuş. "Hele bir bineyim ama" demiş. "Bir bakalım bu küheylan rahat mıdır?"

    Köroğlu'nu daha yanına varır varmaz, kokusundan tanımış olan hayvan, o üzerine biner binmez şimşek gibi koşup gözden kaybolmuş. Tozun dumanını ardından naralar atan satıcı, öfkesinden köpürmüş de köpürmüş. Etraftaki kalabalık arasından kulağı kesik bir ihtiyar; "Atı olan Üsküdar'ı geçti oğul" demiş. "O, yiğit, bu kısrağın gerçek sahibi olan Köroğlu'nun ta kendisi idi."


     

  12. Efkâr Tepesi - Fakir Baykurt


    Kitap Adı: Efkar Tepesi
    Yazar: Fakir Baykurt
    Yayıncı: Remzi Kitabevi
    Sayfa Sayısı: 271

    Fakir Baykurt, öykülerinde köy yaşamının sertliği, yoksulluk, cahillik, taassup, batıl inanç, sömürü gibi sorunları ele alarak köylünün maddi ve manevi dünyasını toplumsalcı ve gerçekçi bir bakıştan işliyor. Gözlemlerden, canlı tanıklıklardan yola çıkan yazar, günlük konuşma dilini öyküye taşıyarak zaman zaman mizahi bir dil kullanıyor; bürokrasinin çarkları arasında sıkışan ama içinde de bir umudu barındıran "sıradan insanı", yaşadığı yerin atmosferiyle birlikte çarpıcı bir biçimde betimliyor. İlk basımı 1960'da yapılan Efkâr Tepesi'ni yeniden okurla buluşturuyoruz: Fakir Baykurt, Efkâr Tepesi'nde, 1959-1960 arasında çeşitli yayın organlarında çıkan yazılarını toplamış. Bu yazılar gerçeklerden yola çıkan bir anlatı aslında. Partizanlık, din sömürüsü, köyün yoksulluğu, köylünün cahilliği, okur-yazarlık, kız çocuklarının okula gönderilmemesi gibi konular çarpıcı bir biçimde ele alınıyor. Kuşkusuz ki okur bugünle bağ kuracaktır kitabı okuduğunda… Yollarımız, sokaklarımız, yazın tozdan, kışı çamurdan geçilmiyor. Martta nisanda pabucumuzu kurtarıp bir evden bir eve gidemiyoruz. Evlerimiz, eriyen karla, yağan yağmurla su içinde. Damlarımızdan, tavanlarımızdan sular eleniyor. Kilimi keçeyi ıslatmamak için oraya buraya çanak diziyoruz. Okullarımız da akıyor! Okullar aktıkça, çocukların öksürüğü artıyor. Hâlâ köylerimizin okul davası, kasabalarımızın hamam davası, helâ davası çözülmemiştir. Dört yıl önce Kızılay parasıyla temeli atılan hamamın tamamlanması, gene Kızılay'ın yapacağı yardıma bağlıdır. Epeyden beri de, okul çocuklarımızı, Sam Amca'nın süt tozuna alıştırmaya çalışıyoruz. Çiftçilerimiz, Toprak Ürünleri Ofisi'nin doksana mal edip otuza sattığı buğdayı gözlüyorlar. Bakımsız topraklarımızda ekinler, üçer karıştan fazla boy atmıyor. Söylevlerimizde, demeçlerimizde barajdan geçilmiyor ama bir yıl yağmur yağmasın, yiyecek buğdaya muhtaç kalıyoruz. Yememiz yeme değil, yatmamız yatma değil. Gıda işi, mesken işi, su işi, başlı başına birer sorun. Bunlar böyle önümüzde serilip dururken, biz de "Yattı kalkmaz, uzattı çekmez" sözündeki gibi, yatmışız bir görülmemiş uykuya; öyle bir uyku, öyle bir uyku, uyandırabilene aşk olsun! Korkunç bir yangeldimcilik!

    -Ne Kadar İlerledik?-


     

    • Teşekkürler 1
×
×
  • Create New...