Jump to content

belgeport

Administrators
  • İçerik sayısı

    784
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    3

Gönderiler posted by belgeport

  1. Julian Barnes - Zamanın Gürültüsü


    Gerek ilk öykü kitabı Manş Ötesi’ndeki “Ses Karışması” başlıklı hikâyenin kahramanı Leonard Verity adlı besteci gerekse bir sonraki öykü derlemesi olan Limon Masası’nda yer alan “Sessizlik” başlıklı hikâyenin kahramanı Finli müzisyen Jean Sibelius, Julian Barnes’ın müzik sanatına yapıtlarında “sanatçılık sorunsalı” açısından ağırlıklı bir yer verdiğinin işareti olarak değerlendirilebilir. Sanatçının, sanatını yaşamda hangi bedelleri ödeyerek ortaya koyduğu, başka türlü bir yaşam yolu seçerek de aynı yapıtların verilip verilemeyeceği, geleceğin yargısının sanatçı için gerçek anlamda bir şey ifade edip etmediği bütün bu çalışmaların ana izleğini oluşturur.
    Julian Barnes bu kez karşımıza, ünlü Rus besteci Dimitri Şostakoviç’in fırtınalı hayatı ve sanatı üzerine olan bir anlatıyla çıkıyor: Zamanın Gürültüsü başlıklı romanında, yenilikçi yapıtları Sovyet Rusya dönemi rejiminin baskıcı cenderesinde şiddetli saldırılara uğramış, sanat anlayışını ideolojik bağnazlığa karşı içten içe savunmuş, ne var ki Beşinci Senfoni’sinin uyandırdığı yankılarda görüleceği üzere, rejimle zaman zaman görünüşte “uzlaşmalara” girmek zorunda kalmış Şostakoviç’in yoğun bir iç sorgulamayla geçen hayatını ve sanatını ele alıyor. Barnes, metni “üçlü” bir bölümleme üzerine inşa ederken (“Sahanlıkta”, “Uçakta” ve “Arabada”) anlatının üç ana figürünü de gene bir “üçlü” yapı kurarak oluşturmuş (“Dinleyen”, “Anımsayan” ve “İçen”). Leitmotif olarak kullanılan Rus atasözleriyle, bestecinin “artık yıl” takıntısıyla, hem fars hem de trajedi olabilen yazgı anlayışıyla, annesi ve hayatına giren kadınlarla, çeşit çeşit matrak müzisyen anekdotuyla, onu sürekli halk sanatının “doğru” yoluna çağırmış olan “Büyük Önder” Stalin imgesi ve daha nice çarpıcı öğeyle örülü olan metin, okura eşsiz bir okuma tadı sunuyor.
    Dimitri Şostakoviç’in saptamasını öyleyse kendimize bir kez daha soralım: Gerçekten de, “Zamanın gürültüsü üzerinde duyulan Tarih’in fısıltısı mıdır Sanat?” Eğer böyleyse, “Zamanın gürültüsüne karşı ne çıkarılabilir?”


     

  2. Muammer El Kaddafi - Çağdaş Liderler Ansiklopedisi


    Yirminci yüzyılın sona ermesine, bireylerin değil ama toplumların tarihlerinin ölçülerine göre, çok fazla zaman kalmadı. Ancak beklenen bu iki binli yıllar 20. yüzyıaldan pekçok sayıda çözülmemiş sorun devralacak gibi görünüyor. Bu nedenle de 20. yüzyıl tarihinin kapsamlı olarak incelenmesi büyük önem taşıyor.

    Bu ansiklopedide yüze yakın siyasi liderin biyografilerini sunarken, bir bakıma yüzyılın siyasi tarihini de özetlemiş oluyoruz. Bu nedenle dünyanın daha geniş bir bölümünü kapsayabilmek için Üçüncü Dünya liderlerine oldukça geniş yer ayırmaya çalıştık.

    İÇİNDEKİLER Konrad Adenauer 7-26
    V.İ.Lenin 1199-1238
    Salvador Allende 27-58
    Lloyd George 1239-1264
    Yaser Arafat 59-90
    Patrice Lumumba 1265-1280
    Kemal Atatürk 91-144
    Rosa Luxemburg 1281-1304
    Enrico Berlinguer 145-164
    Makarios 1305-1324
    Leon Blum 165-184
    Mao Zedung 1325-1370
    Willy Brandt 185-210
    Ferdinand Marcos 1371-1394
    Leonid Brejnev 211-230
    Tomaş Masaryk 1395-1416
    Huari Bumedyen 231-250
    François Mitterrand 1417-1440
    Habib Burgiba 251-270
    Benito Mussolini 1441-1480
    Amilcar Cabral 271-288
    Cemal Abdü'n Nasır 1481-1498
    Santiago Carrillo 289-308
    Jawaharlal Nehru 1499-1518
    Fidel Castro Ruz 309-340
    Agostinho Neto 1519-1532
    Neville Chamberlain 341-362
    Richard Nixon 1533-1562
    Winston L.S.Churchill 363-398
    Kwame Nkrumah 1563-1582
    Muhammed Ali Cinnah 399-420
    Olof Palme 1583-1610
    Georges Clemenceau 421-448
    Pankhurst'ler 1611-1640
    Çan Kay-Sek 449-468
    Andreas Papandreu 1641-1664
    Nikolay Çavuşesku 469-488
    Jean Paul II 1665-1678
    Charles de Gaulle 489-524
    Juan Peron 1679-1698
    Deng Siaoping 525-544
    Josef Pilsudski 1699-1712
    Georgi Dimitrov 545-564
    Augustino Pinochet 1713-1730
    Aleksander Dubçek 565-590
    Ronald Reagan 1731-1752
    Rudi Dutschke 591-608
    Rıza Pehlevi 1753-1772
    Enver Hoca 609-622
    Franklin Roosevelt 1773-1796
    Hafız Esad 623-646
    Antonio Salazar 1797-1824
    Francisco Franco 647-676
    Leopold Senghor 1825-1848
    Mohandas K.Gandhi 677-710
    Sekou Toure 1849-1864
    Wladyslaw Gomulka 711-730
    Norodom Sihanuk 1865-1890
    Mihail Gorbaçov 731-756
    Anastasio Somoza 1891-1914
    David Gruen 757-782
    Ahmed Sukarno 1915-1938
    Ernesto Che Guevara 783-802
    Sun Yat Sen 1939-1956
    Haile Selasiye 803-824
    Josef Stalin 1957-1996
    Hirohito 825-844
    Ibn Suud Abdülaziz 1997-2012
    Adolf Hitler 845-890
    Margaret Thatcher 2013-2038
    Ho Chi Minh 891-914
    Maurice Thorez 2039-2066
    Ayetullah Humeyni 915-940
    Josip Broz Tito 2067-2100
    Indra Gandhi 941-960
    Palmiro Togliatti 2101-2120
    İsmet İnönü 961-988
    Leon Troçki 2121-2160
    Jean Jaures 989-1004
    Harry S.Truman 2161-2181
    Janos Kadar 1005-1024
    Walter Ulbricht 2183-2198
    Muammer El-Kaddafi 1025-1046
    Getulio Vargas 2199-2210
    Karl Kautsky 1047-1066
    Eleftherios Venizelos 2211-2226
    John F.Kennedy 1067-1088
    Hendrik Verwoerd 2227-2240
    Jomo Kenyatta 1089-1108
    Lech Walesa 2241-2256
    Kim İl Sung 1109-1128
    II. Wilhelm 2257-2272
    Martin Luther King 1129-1152
    Woodrow Wilson 2273-2290
    Bruno Kreisky 1153-1176
    Emiliano Zapata 2291-2304
    Nikita Kruşçev 1177-1198
    Dizin 2307-2312


     

  3. Muzaffer İzgü - Bir Namussuz Aranıyor


    'Bir varmış, bir yokmuş, bir ülke varmış. Ülkenin bireyleri öyle namuslu, öyle namuslularmış ki, koskoca ülkede ilaç için olsun bir tek namussuz yokmuş. İşte bu ülkede öğretmenler öğrencilerine, büyükler küçüklerine namusu bir türlü tanımlayamıyorlarmış. Ülke yetkilileri bir 'Namussuz Bulma Kurulu' oluşturup 'Bir namussuz aranıyor...' duyurusu yapmak zorunda kalmışlar.' Bulmuşlar mıdır dersiniz? Bir Namussuz Aranıyor, Muzaffer İzgü'nün gülmece kitaplarının 23'üncüsü.


     

  4. Michael Zevaco - Pardayanlar 1


    “Ne darağaçlarına çevrilecek bir ormanım, ne fena niyetlerimi dindirecek bir köyüm, ne zindanlı bir şatom, ne de bana yaltaklanacak, dalkavukluk yapacak adamlarım, muhafızlarım var. Bu bakıma ve bu ölçüye göre ben büyük bir senyör sayılmam. Fakat insanlık ve şeref bakımından aramızda hiçbir fark olmadığına inanıyorum. Tıpkı kılıçlarımız arasında fark olmadığı gibi.”
     
    Yıl 1553.
    Dışarıdaki savaşlardan çok, içerideki entrikalarla boğuşan Fransa diken üstündedir. Üstelik Protestanlarla Katolikler arasındaki mezhep savaşı cephelerden taşmış Paris sokaklarına dek ulaşmıştır. Bu hengamede, aşklarını yaşayamadan ayrı düşen François de Montmorency ile Jeanne de Piennes’in başına gelen korkunç bir olay, bundan 16 yıl sonra bambaşka nefretleri, bambaşka sevgileri ve bambaşka maceraları beraberinde getirir.
    Bu maceranın merkezinde ise baba-oğul Pardaillanlar vardır. Pardaillanlar kahramanlıklarıyla nam salan, kazandıkları parayı sürekli dağıttıklarından ötürü eski püskü kıyafetlerle gezinen, yazın susuzluğa, kışın açlığa talim eden iki gezgin şövalyedir. Ancak yeri geldiğinde yemeğin en iyisini yemeği, kızların en güzeline sevdalanmayı da bilen bu iki şövalye, aşk ve dostluk için canlarını tehlikeye atmaktan çekinmezler.
    Michel Zévaco’nun 1900’de tefrika şeklinde yayınlamaya başladığı, Sartre’ın keşfi ve teşvikiyle bir efsaneye dönüşen Pardayanlar serisi, gözden geçirilmiş eksiksiz çevirisiyle yeniden okurlarının karşısında.


     

  5. Michel Zevaco - Pardayanlar 8 - Pardaillan'ın Milyonları Dedalu


    “İstersem bunların hepsi benim olur... Haydi Jehan, işte hazineler önünde duruyor. Bu kıymetli taşlardan yalnızca birkaç tanesini alsan bile zengin oldun demektir. Koca yığından birkaç taşın eksik olduğunu kim fark edecek ki?”
     
    Fausta’nın saklı hazinesi gizemini korumaktadır. Hazinenin peşinde olanlar ise giderek daha kindar, daha bencil ve daha acımasız bir yaratığa dönüşürler. Tabiri caizse hazine bir ayna görevi görür ve ona bakanları gerçek yüzleriyle tanıştırır; böylece dost da düşman da açığa çıkar.
    Hazinenin koşturmacası sürerken, Kral IV. Henri’ye birtakım suikastlar düzenlenmeye başlar. Kraliçe Marie de Médicis’in gizli sevgilisi Concini, kralı ortadan kaldırıp Fransa’ya hükmetmek için her fırsatı değerlendirir. Concini’nin eşi Léonora da güç ve para uğruna bu yasak aşka göz yumarak Concini’ye yardım eder.


     

  6. Amin Maalouf - Yolların Başlangıcı


    Göçenler, kalanlar, tartışmalar, aşklar, söylenceler, din değiştirmeler, küskünlükler, bağışlamalar, gerçek insanlar...
    Yazar annesinden aldığı, titizlikle saklanmış aile belgeleriyle dolu bir bavuldan hareketle kendi ailesinin olduğu kadar insanlığın da yakın geçmişine ışık tutuyor. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu ve Atatürk'e ilişkin çok ilgi çekici yorumlar da içeren kitapta iki kahraman öne çıkıyor: Maalof'un dedesi Butros ve dedesinin kardeşi Cebrail.

    İki kardeşin yazışmalarından ortaya çıkarılan olay örgüsü göçebe ruhu, ülküleri, koşulları, koşullar karşısındaki farklı insan tutumlarını küçücük notlardan ya da uzun araştırmalardan aydınlığa kavuşturup Beyrut'tan Küba'ya uzak anakaraları birleştiriyor. Yolların Başlangıcı sürgündeki yazarın tek yurduna, ailesine adadığı bir aşk şarkısı.


     

  7. Jose Saramago - Ressamın Günlüğü


    H. bir portre ressamıdır. Yeteneğinin sınırlarının farkındadır ama bununla barışık olduğu söylenemez. Tanınmış bir işadamının portresini yapmak için görevlendirilir. Ancak onun gözü işte değil oynaştadır. Portre bir türlü istediği sonucu vermeyince, büyük ressamların tablolarından esinlenmek için İtalya’ya gider. Tam bu sırada arkadaşı, Salazar rejiminin gizli polisi tarafından tutuklanır.
     
    Resim, cinsellik ve siyaset üçgeni içinde hayatını sorgulayan bir ressamın kendi dilinden hikâyesi. Saramago’nun da ilk romanı.


     

  8. Farabî'nin Üç Eseri


    FARABİ (780-951)

    Richard Rudolf Walzer (1900-1975)
    Franz Rosenthal (1914-2003)
    Muhsin Mahdi (1925-2007)
    Hüseyin Atay (1930-)

    Farabi Türktür. Türklerin övünecekleri filozofladan biridir. ARabi müslüman olduğundan müslümanların da iftihar edecekleri bir filozoflarıdır. Buna rağmne ne Türkler ve ne müslümanlar Farabi’ye gereken önemi vermişlerdir. Memleketimizde özellikle felsefeye ve genellikle ilme içten bir cephe alma hüküm sürmektedir. Denebilir ki, ilim memleketimizde bir üvey evlat muamelesi görmektedir. İlme ve felsefeye karşı cephe alınışın sebebini sadece ilimle uğraşanların tutumlarına bağlamak çokyanlıştır.


     

  9. Cixin Liu - Karanlık Orman - İthaki Yayınları


    Üç Cisim Problemi’nin devam kitabı Karanlık Orman ile Dünya’yı bekleyen tehlike giderek yaklaşıyor.
     
    Dört asır sonra Dünya’yı işgal edecek olan Üç Cisimliler’e karşı hazırlıklar tüm hızıyla sürmektedir. Gezegene yolladıkları sophonlarla teknolojinin ilerlemesini engellemeye çalışan bu gelişmiş uygarlığa ve Dünya’da onlarla iletişim halinde olan Üç Cisim Örgütü’ne karşı insanlar son umut olarak Wallfacer Projesi’ni başlatırlar.
     
    İnsanlar, uzak bir galaksiden giderek yaklaşan kıyametlerinden kurtulabilecekler midir?
     
    “Karanlık Orman’da yepyeni ve akıl almaz fikirlerle karşılaşacaksınız.” –David Brin


     

  10. Honore de Balzac - Goriot Baba - Can Yayınları


    Honore de Balzac (1799-1850): 19. yy Fransız edebiyatının büyük ismi. Edebi kariyerine oyun yazarak başladı, aldığı eleştiriler neticesinde romana yöneldi. Yirmi yılda 85 romanı tamamladı, öldüğünde arkasında 50 roman taslağı bıraktı. 1830 yılında kurmaca eserlerini Dante'nin İlahi Komedya'sına atıfla İnsanlık Komedyası başlığı altında topladı. Bir kısmı zamanla edebiyatın arketiplerine dönüşen 2000'i aşkın karakter yarattı, tüm bu karakterleri önyargıdan uzak analitik bir yaklaşımla, toplumsal sınıfından yalıtmaksızın ele aldı. İlk kez 1834 yılında Revue de Paris'de tefrika edilen Goriot Baba, İnsanlık Komedyası'nın Töre İncelemesi ayağında Paris Yaşamından Sahneler başlığı altında yer alır. Yoksul düşmüş eski tüccar yaşlı Goriot'nun sefaleti, ıstırapları ve yalnızlığını merkeze alan roman, paranın insanlık durumu üzerindeki nüfuzunu babalık müessesi, insani zaaflar, gösteriş budalalığı üzerinden son derece trajik bir olay örgüsü ile gözler önüne serer. Kendi antitezlerini, yani anlatıcının yer yer öfkeli ve alaycı tavrının cisimleştiği Vautrin'i, Paris sosyetesine gözünü dikmiş, hırslı ancak naif hukuk öğrencisi Rastignac'ı da içinde barındıran bu burjuva cehennemi, Goriot Baba'ya dek hiç bu denli çarpıcı bir üslupla tasvir edilmemiştir.


     

  11. Jack London - Bir Kuzey Macerası


    Jack London’ın 1900 yılında yayımladığı Kurdun Oğlu adlı derlemenin içinde yer alan Bir Kuzey Macerası, Homeros’un Odysseia destanını andıran, zorlu engellerle dolu, çetin ve “dönüştürücü” bir yolculuğun hikâyesidir. Aleut adalarındaki Akatan’da yaşayan kabile reisi Naass, evlendiği gün karısı Unga’yı denizden çıkıp gelen sarı saçlı beyaz bir adama kaptırır. İki metreyi aşan boyuyla bir devi andıran, “tanrıların dünyanın ilk dönemlerindeki erkekleri örnek alarak kalıba döktükleri” bu adam, Unga’yı sırtına vurduğu gibi gemisine atlayıp oradan uzaklaşmıştır.

    Naass intikamını almak üzere azılı düşmanının peşinden yollara düşer. Dünyayı dolaşıp bilgi ve görgüsünü artıracağı, macera dolu yıllar beklemektedir onu…


     

×
×
  • Create New...