-
İçerik sayısı
681 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
5
İçerik türü
Profiller
Forums
Dosyalar
Calendar
Bloglar
Gallery
Maddeler
Dokümantasyon
Fikirler
Books
Videos
malialdemir tarafından gönderilen her şey
-
Dosyayı Görüntüle Thor Hanson - Arıların Bildikleri Arıları bal üreten, kovanlarda yaşayan, ara sıra da iğneleriyle bizi sokan canlılar olarak görürüz çoğunlukla. Oysa bundan çok daha fazlasıdırlar. Yediğimiz meyve, sebze ve tahılların birçoğu onların taşıdığı polenler sayesinde yetişir örneğin; birçok bitki onların sayesinde ürer. Peki her üç lokmamızdan birini borçlu olduğumuz bu çalışkan dostlarımız hakkında ne biliyoruz? Arıları incelemeye başladıktan sonra tam bir arı sevdalısına dönüşen doğabilimci Thor Hanson, bu kitapta bizi zengin ve büyüleyici bir mikrokozmosa davet ediyor. Balarıları, eşekarıları ve yabanarılarından başka arı tanımıyorsanız şaşırmaya hazır olun, çünkü birbirinden ilginç özellikleri ve yaşam tarzlarıyla çeşit çeşit arı tanıyacaksınız: kazıcılar, madenciler, duvarcılar, yaprak kesenler, üçkâğıtçı guguk arıları ve daha niceleri. Bu esnada arılarla ilgili birçok sorunun yanıtını öğreneceksiniz: Arılar nasıl ortaya çıkıp farklılaştı? Çiçeklerle birlikte nasıl evrim geçirdiler? İnsanın evriminde nasıl bir rol oynadılar? Günümüzde arı nüfusunu tehdit eden etkenler neler? Arıların azalması insanlar ve dünya ekosistemi için ne anlama geliyor? Arısız bir dünya neye benzer? Onları korumak için ne yapabiliriz? “Bugün geldiğimiz noktada arıların yardımımıza ihtiyaç duyduğuna şüphe yok,” diyor Hanson. “Ama en az onun kadar merakımıza da ihtiyaçları var. Varlığımızda hayati bir rol üstlenen bu canlıların tarihini ve biyolojik yapısını incelemek insanı kolayca bir arı meraklısına çevirebilir, ki elinizdeki kitabın amacı da bu aslına bakılırsa.” Submitter malialdemir Gönderildi 27-08-2024 Kategori Roman
-
-
- kütahya
- çavdarhisar
-
(ve 2 daha fazla)
Konudaki etiketler:
-
-
-
1. article name or test title for linking to another articles in the same category 2. or for linking to another articles in the another category 3. Contents Sub Section Sub Section for Create a H2 section within the article 4. = Contents Sub Section Sub Section = for Create a H3 section within the article Note: H3 section always must have an H2 section above that. which mens there is no way to use H3 section(s) alone and without need to H2 section Note: Every Section, automatically followed by a Table of contents as well. 5. article name#Sub Section for link to a Sub Section within the article 6. template:Template Name for substitution a Template article inside of other articles. Note: the ellement of template: always must used inside of markups, as well as Template article name as prefix example: Template name: template:List of ... substitution in another articles:
-
1. Maddeler Bölümü or Maddeler Bölümüne Git for linking to another articles in the same category 2. or for linking to another articles in the another category 3. Contents Sub Section Sub Section for Create a H2 section within the article 4. = Contents Sub Section Sub Section = for Create a H3 section within the article Note: H3 section always must have an H2 section above that. which mens there is no way to use H3 section(s) alone and without need to H2 section Note: Every Section, automatically followed by a Table of contents as well. 5. Maddeler Bölümü#Sub Section for link to a Sub Section within the article 6. template:Template Name for substitution a Template article inside of other articles. Note: the ellement of template: always must used inside of markups, as well as Template article name as prefix example: Template name: template:List of ... substitution in another articles:
-
1. Ansiklopedi or Ansiklopedi for linking to another articles in the same category 2. or for linking to another articles in the another category 3. Contents Sub Section Sub Section for Create a H2 section within the article 4. = Contents Sub Section Sub Section = for Create a H3 section within the article Note: H3 section always must have an H2 section above that. which mens there is no way to use H3 section(s) alone and without need to H2 section Note: Every Section, automatically followed by a Table of contents as well. 5. article name#Sub Section for link to a Sub Section within the article 6. template:Template Name for substitution a Template article inside of other articles. Note: the ellement of template: always must used inside of markups, as well as Template article name as prefix example: Template name: template:List of ... substitution in another articles: template:List of ...
-
1. Ansiklopedi or Ansiklopedi for linking to another articles in the same category 2. or for linking to another articles in the another category 3. Contents Sub Section Sub Section for Create a H2 section within the article 4. = Contents Sub Section Sub Section = for Create a H3 section within the article Note: H3 section always must have an H2 section above that. which mens there is no way to use H3 section(s) alone and without need to H2 section Note: Every Section, automatically followed by a Table of contents as well. 5. article name#Sub Section for link to a Sub Section within the article 6. template:Template Name for substitution a Template article inside of other articles. Note: the ellement of template: always must used inside of markups, as well as Template article name as prefix example: Template name: template:List of ... substitution in another articles: template:List of ... 1. article name or test title for linking to another articles in the same category 2. article name or :c:categoryslagURL|article name|test title for linking to another articles in the another category 3. ==Sub Section== for Create a H2 section within the article 4. ===Sub Section=== for Create a H3 section within the article Note: H3 section always must have an H2 section above that. which mens there is no way to use H3 section(s) alone and without need to H2 section Note: Every Section, automatically followed by a Table of contents as well. 5. article name#Sub Section for link to a Sub Section within the article 6. for substitution a Template article inside of other articles. Note: the ellement of template: always must used inside of markups, as well as Template article name as prefix example: Template name: template:List of ... substitution in another articles:
-
Dosya:Fayum02.jpg|küçükresim|sağ|upright=0.68|Bir gence ait Roma-Mısır [[Feyyum mumya portreleri|tabut portresi]] Dosya:MochePortrait.jpg|küçükresim|sağ|upright=0.82|Moche seramik portresi, [[Larco Müzesi, Lima, Peru]] '''Portre''', resim, fotoğraf, heykel ve benzeri sanat türlerinde bir kişinin yüzünün ve yüz ifadesinin betimlenmesi ile oluşturulan eserdir. Bu eserlerin amacı, kişinin görünüşünü, kişiliğini ve ruh hâlini yansıtmaktır. Bu sebeple fotoğrafçılıkta portreler enstantane olarak değil, belirli bir kompozisyon dahilinde kişinin poz vermesiyle çekilir. Portrelerde genelde, betimlenen kişi ressama ya da fotoğrafçıya doğru bakar ve bu sayede kişinin izleyiciye en başarılı şekilde aktarılması sağlanır. Krallar ve imparatorlar gibi önemli kişilere ait olmayan en eski portrelerden bazıları, Feyyum mumya portreleridir. Mısır'ın Feyyum bölgesindeki mezarlarda, mumyaların konulduğu tabutlara çizilen bu portreler, kuru iklim koşulları sayesinde bugüne ulaşmıştır. Bunlar, çeşitli freskler haricinde, bugüne ulaşmış olan tek Roma dönemi portre türüdür. Roma heykel sanatı dahilinde portreler, özellikle övücü olmayan gerçekçi betimlemeler yapılmaktaydı. 4. yüzyıl civarında, kişilerin görünüşleri, idealize edilmiş biçimlerde betimlenmeye başladı. Avrupa'da gerçekçi portre anlayışına dönüş, Orta Çağ'ın sonlarında, Burgonya ve Fransa'da gerçekleşti. Antik uygarlıklar arasında portreler üreten birkaç kültürden biri de Peru'daki Moche uygarlığıydı. Bu eserlerde kişilerin anatomik özellikleri ayrıntılı biçimde ve kesin doğrulukta betimlenirdi. Portreleri yapılan kişiler yönetici seçkin zümre, rahipler, savaşçılar ve ünlü sanatçılardı.<ref>Donnan, Christopher B. ''Moche Portraits from Ancient Peru'' University of Texas Press, 2004. ISBN 0-292-71622-2.</ref> Bu kişiler, hayatlarının çeşitli evrelerinde betimlenirdi. Tanrıların portreleri de yapılırdı. Bu eserlerde başlıklar, saç stilleri, takılar ve yüz makyajları gibi detaylara önem verilirdi. Batı uygarlığına ait en bilinen portrelerden biri, Leonardo da Vinci'nin kimliği belirsiz bir kadının portresi olan ''Mona Lisa'' eseridir. Bilinen en eski portre ise, 2006'da Fransa'daki Angoulême yakınlarında yer alan Vilhonneur mağarasında keşfedilen ve 27.000 yıllık olduğu tahminlenen duvar resmidir.<ref></ref> Contents Otoportre Portre fotoğrafçılığı Edebiyat Ayrıca bakınız Kaynakça Dış bağlantılar Otoportre Dosya:Vincent van Gogh - Self-Portrait - Google Art Project (454045).jpg|küçükresim|sağ|upright=0.8|[[Vincent Van Gogh'un otoportresi]] Otoportre, bir sanatçının kendi portresini çizmesidir. Orta Çağ'da yaygınlaşan bu türün bilinen ilk örneklerinden biri, Mısır firavunu Akhenaton'un heykeltıraşı olan Bak'ın, milattan önce 1365 civarında kendisinin ve karısının heykelini yapmasıdır. Ancak otoportrelerin tarihi muhtemelen mağara resimlerine kadar uzanır. Çeşitli yayınlarda, bugün artık mevcut olmayan bu tür duvar resimlerine ait bilgiler mevcuttur. Portre fotoğrafçılığı Portre fotoğrafçılığı tüm dünyada popüler bir endüstri olmuştur. Mezuniyet, evlilik gibi özel günler için çekilen portre fotoğrafları ya da tüm aileyi bir arada gösteren çeşitli fotoğraflar yaygındır. Dosya:Thomas_Dilward_-_Brady-Handy.jpg|sol|upright=0.91|küçükresim|[[Thomas Dilward'ın Mathew Brady tarafından çekilmiş portresi]] Portreler, fotoğrafçılığın başlangıcından itibaren üretilmeye başladı. 19. yüzyıl ortalarında revaçta olan dagerreyotipi, ucuz bir portre üretme yöntemi olduğu için yaygınlaşmıştı. Bu talebin karşılanması için şehirlerde stüdyolar açılmaya başladı. Bu portreler, 30 saniyelik pozlama gibi dönemin teknik olanaklarını ve ressamvari estetik anlayışını yansıtıyordu. Kişiler genelde boş fonların önünde oturtuluyor, tepedeki bir pencere ya da aynalar yoluyla elde edilen ışıkla ışıklandırılıyordu. Fotoğrafçılık tekniklerinin gelişmesiyle, fotoğrafçılar stüdyolarında çıkıp savaş alanlarında, okyanus yolculuklarında ve vahşi doğada insanları fotoğraflamaya başladı. William Shew'in ''Daguerreotype Saloon'', Roger Fenton'ın ''Photographic Van'' ve Mathew Brady'nin ''What-is-it?'' serileri, stüdyo dışında çekilen portrelerin standartlarını belirledi. Edebiyat Edebiyatta portre terimi, bir kişinin ya da nesnenin yazılı betimlemesi ya da analizi için kullanılır. Yazılı bir portre oldukça ayrıntılıdır ve yüzeyde görünenlerden fazlasını içerir. Örneğin Patricia Cornwell, ''Portrait of a Killer'' isimli kitabında, Karındeşen Jack'i kişiliğine, geçmişine ve muhtemel cinayet sebeplerine, cinayetlerine dair gazete haberlerine ve polis soruşturmalarına yer vermişti. Ayrıca bakınız * Karikatür Kaynakça Dış bağlantılar * [http://www.npg.si.edu/ Smithsonian Institution'daki Ulusal Portre Galerisi] * [http://www.npg.org.uk/ Londra Ulusal Portre Galerisi] * [http://www.portret.ru/ Moskova Ulusal Portre Galerisi] * [https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/2298 Eski Portreler - SALT Araştırma Merkezi] (Yüksek Çözünürlük, Açık Erişim, İndirilebilir - ↓)
-
Çığlık, Edvard Munch, 1893, Karton Üzerine Yağlı Boya, Tempera ve Pastel, 91 x 73.5 cm Çığlık, Edvard Munch’ün tarzını ve sanat anlayışını en net görebileceğimiz eserlerinden biridir. Doğanın çığlığı olarak nitelendirilen bu eserin odağında, çığlık atan bir figür göze çarpar. Ressamın iniş çıkışlar ve kayıplarla dolu hayatının bir dışavurumu olarak yorumlanan bu eserde dikkat edilmesi gereken bir nokta daha vardır: Kızıl gökyüzü. Ressam tablosundaki kızıl gökyüzünü resmederken gerçekten gördüğü gökyüzünün rengini yansıtmıştır. Endonezya’daki Krakatoa yanardağı, 1883 yılında patlamış ve atmosfere dağılan küller nedeniyle tüm Avrupa bundan etkilenmiş. Günler süren kül bulutları nedeniyle gökyüzü kızıl renge bürünmüş. Munch’ün ünlü tablosunun arkasında yatan hikaye ise büyük bir ruhsal bunalımın aynı etkideki bir afetle birleşimini anlatmaktadır. Bu şahane resmi görmek ve büyüsüne kapılmak isterseniz, günün birinde yolunuz Norveç’e düşerse, Oslo National Gallery’i mutlaka ziyaret etmelisiniz. Çığlık tablosunu ne zaman görsem içimden bir ses şöyle diyor: Evet çığlık bir renge bürünse böyle bir renk cümbüşüne bürünür hem böyle soluk hem böyle vahşi görünürdü. Bir delilik yanılsamasının yine delice bir ifadesi Munch tarafından oldukça ustaca işlenmiş. Çığlık tablosu çözümlemesinden önce gördüğümde neler hissettiğimi dile getirmek istedim. Sizler bu tabloyu gördüğünüzde neler hissediyorsunuz? Lütfen yorumlarda neler hissettiğinizi belirtin. Bu tablonun insanı rahatsız eden bir cazibesi var. Resimde açıkça psikolojik bir savaşın dışavurumları gözükmekte. Peki sanatçı niçin böyle bir eser ortaya çıkarmış, çığlık tablosunun hikayesi ne? Arkasında nasıl sebepler yatıyor ki bizi hem böyle rahatsız edip hem de beğenimizi kazanabiliyor. Bu yazımızda gerekli incelemeleri yapacağız. Hazırsak haydi çığlık tablosu incelemesi başlasın! Çığlığın Cümbüşü Bu tabloya ne zaman baksam, zihnimde beliren ilk tepki renklerin ve boya sürme biçiminin yarattığı çekime hayret etmek oluyor. Çünkü Munch bu eserde dışavurumunu öyle net bir şekilde ortaya dökmüş ki, belki de salt düşünceye ve duyguya en çok yaklaştığı eseridir. Bu tip resimlerde, fiziki değerlendirmelerin bir çoğu neredeyse geçersiz kalıyor. Şöyle işlenmiş böyle uğraşılmış gibi tabirler böyle bir resim için fazlasıyla sığ ifadeler olurdu. O nedenle Çığlık tablosunun hikayesi, onu ifade etme biçimi kadar önemli bir inceleme kriteridir. Arkadaki şu turuncuya, turuncunun arasına beliren yeşillere, denizle birleşen ufuktaki dalgalanmış görüntüye bir bakın! Öndeki köprüde ilerleyip hayatlarına devam etmekte olan iki figüre, denizin ortasından geçecek olan şu karaltılı tekneye bakın! Bir de şu önde mıhlanmış, korkulu-hayretli, yalnız ve dehşet içinde duran figüre bir bakın. Belki de bu resmin bizi bu denli etkilemesinin en büyük sebebi tablodaki bu figürün olabildiğince yalnız olması ve dehşetle bize bakıyor oluşudur. Belki bizlere kendimizden de bir parça hatırlatarak empati yaptırtıyordur.
-
Arka Kapak Bilgisi Sağırdere Özet Kemal Tahir’in ilk romanı olan Sağırdere, devamı niteliğindeki Körduman ile “nehir roman” türünün önemli örneklerindendir. Şubat 1939-Kasım 1939 tarihleri arasında geçen roman “Düğün” ve “Gurbet” adlarıyla iki bölüme ayrılmıştır. Düğün bölümü 2007 yılında adı Yeşilören olarak değiştirilen, Çankırı’ya bağlı Yamukören Köyünde ve Sağırdere etrafında geçerken; Gurbet bölümü Ankara’da, Bentderesi ve Yenişehir dolaylarında geçmektedir. Kitabın ana karakteri Kulaksızın Mustafa dışındaki kişiler Murat, Yakup Ağa, Reşit Hoca, Binnaz, Pelvan Vahit, Ayşe, Feride, Güldane, Jandarma Nail, Topal İsmail, Korucu Ali Dayı, Muhtar Hüseyin Efendi, Himmet Çavuş, Hocaların Hakkı, Hasan, Gülzar, Ömer, Meryem, Battal, Selime, Kadir Ağa, Himmet Çavuş, Emine Teyze, Hacı Abdurrahim Efendi, Ahmet Onbaşı, Cemal Usta, Salâhattin Bey, Rifat Efendi, Nazlı ve Recep’tir. Sağırdere, 15-16 yaşlarındaki bir gencin sevdiği kız başkasıyla evlenince köyden ayrılıp gurbete giderek çalışmasını konu eder. Eser boyunca yörenin diline, argosuna, eğlencelerine, oyunlarına, düğünlerine, kendi sosyal örgütlerine (başağalık gibi), dini ve batıl inançlarına, aile-akraba ilişkilerine, giyim-kuşamlarına, saat, takvim ve ölçü birimlerindeki değişikliğe direnmelerine, kadına ve cinselliğe bakış açısına geniş yer verilmiştir. Dili sade, anlatımı akıcıdır. Birinci Bölüm: Düğün Kulaksızın Mustafa ve Pelvan Vahit sevdikleri kızları eğlence için toplandıkları evde gizlice gözetlemektedir. Yakalanınca bacayı kapatıp içeri giren dumanla kızları dışarı çıkarmaya çalışırlar. Evdekiler de köpekleri Arap’ı onların üzerine salar. Vahit köpeği bıçaklar ve oradan uzaklaşırlar. Sabah olduğunda yaptıkları yüzünden köy heyetinin karşısına çıkarlar. Biraz kızıp, bağırmayla konu kapatılmak üzereyken Jandarma Nail ile Vahit arasında söz düellosu başlar. Bunun altında yatan sebep ise aslında Vahit’in sevdiği kız olan Güldane’ye, evli olmasına rağmen Jandarma Nail’in göz koymasıdır. Sinirlenen Vahit sokakta elinde bıçak Nail’i bekler. Nail ondan önce davranıp arkasında sakladığı sopayla Vahit’i döver. Mustafa da Ayşe’nin yüz lira başlık parası, bir inek ve beş keçi karşılığında Hocaların Hakkı’nın ikinci eşi olacak olması karşısında çok üzgündür. Ayşe ona hiç yüz vermemekte, onunla Hakkı arasında bir fark görmemektedir. Mustafa umudunu Topal İsmail’in getireceği yarasa kemiğine bağlar. Köyün yiğitbaşı Battal ile Selime’nin düğününde kemiği Ayşe’nin sırtına sürse de Ayşe’yi kendine âşık edemez. Ayşe, Hakkı’yla evlenir. Mustafa da ağabeyi Murat’la Feride’nin düğünün ardından köyden ayrılır. İkinci Bölüm: Gurbet Mustafa, Pelvan Vahit ve Hakkı’nın kardeşi Taşçı Ustası Hasan ile birlikte Ankara’ya gider. Hasan onlara taş ocağında günlüğü elli kuruşa iş bulur. Canlarını dişlerine takarak çalıştıklarının üçüncü günü Hasan kaldıkları hana gelen biriyle anlaşarak oradaki işi bırakır ve Yenişehir’e çalışmaya gider. Ertesi gün de mal sahibi yaşı küçük olduğu gerekçesiyle Mustafa’yı işten çıkartır. Alacağını da otuz kuruştan hesaplayarak verir. Akşamına Mustafa durumu Hasan’a açar ve onunla Yenişehir’e gitmek istediğini söyler. Hasan onu oyalar. Vahit de köye dönmesini öğütler. Mustafa işsizliğinin ikinci günü kaldıkları hanın hizmetkârından arkadaki arazide işverenlerin işçi topladığını öğrenir. Yaşı küçük, yapılacak işler ağır olduğu için üç günde sadece bir tane getir-götür işi alır. Böyle davam edemeyeceğini anlayınca Hasan’a kendisini Yenişehir’e götürmesi için para vermek ister. Hasan onu yeniden oyalar. Mustafa Hasan’ın yardım etmeye niyeti olmadığını anlar. Sabah olduğunda Hasan’ı gizlice takip eder. Yenişehir’e geldiklerinde Hasan, Mustafa’yı görür ve şaşırır. Hasan’ın ortağı Cemal Usta durumu anlar ve Mustafa’yı çırak olarak yanına alır. Hasan, Cemal Ustayı vazgeçirmeye çalışsa da başarılı olamaz. Mustafa kendi kendine söz verir. Sıkı çalışacak, iyi bir taşçı ustası olacaktır. Dediğini de yapar. Kısa sürede usta olur. Vahit ayağına taş düştüğü için sakatlandığından, Ömer sıtma olduğu için, Hasan da ardında borç bırakarak Yamukören’e geri döner. Cemal Usta da Mustafa’nın köyü özlediğini anlayarak ona gelecek yıla kadar izin verir. Sağırdere, Kemal Tahir'in bir eseridir.
-
- Bir ömrü sevgi, saygı ve hoşgörüyle yoğurmuş İzzet Özdemir, veda mektubunda bile barış, huzur ve şükran dolu sözlerle bize sesleniyor. Bu dokunaklı ve naif mesajını vefat etmeden önce gazetede yayınlamak üzere kaleme alarak, hayata veda ederken dahi kalplerde derin izler bırakmayı başardı -
-
-
-
Albümden: Backgrounds
-
Albümden: Backgrounds
-
Albümden: Backgrounds
-
Albümden: Backgrounds
-
Albümden: Backgrounds
-
Albümden: Backgrounds
Hakkımızda
Belge Port internet sitemiz 2003 yılından günümüze aktif olarak yayın yapmaktadır.
Dost Sitelerimiz
Bünyemize ait olan diğer internet sitelerimiz.
Sosyal Ağ
Belge Port'un amacı insanları birbirine bağlayarak iletişimde kolaylık sağlamayı, bilgi ve belgeye daha hızlı ulaşabilmeyi hedeflemiştir.
İletişim
Belge Port'un amacı insanları birbirine bağlayarak iletişimde kolaylık sağlamayı, bilgi ve belgeye daha hızlı ulaşabilmeyi hedeflemiştir.