-
İçerik sayısı
681 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
5
İçerik türü
Profiller
Forums
Dosyalar
Calendar
Bloglar
Gallery
Maddeler
Dokümantasyon
Fikirler
Books
Videos
malialdemir tarafından gönderilen her şey
-
Sisli ve yağmurlu bir günde, Taş döşeli egzotik ve dar bir sokak..
malialdemir, bir galeri resmi yayınladı. Üye Albümleri
-
Ruhumda gizli bir emel mi arar Gözlerime bakıp dalan gözlerin? Aklıma gelmedik bilmece sorar Beni hülyalara salan gözlerin! Nigâhın gönlüme - ey perî - peyker! Leyâl-i hasretin hüznünü döker; Karanlıklar gibi yığılır çöker İçimde yer edip kalan gözlerin! Huzûrunda bâzen benliğim erir, Tavrın hulûsumdan şübhe gösterir. Bâzen de ne olmaz ümidler verir Sabr ü karârımı alan gözlerin! Gamzende zâhir, ey ömrümün vârı! Füsûn-ı hüsnünün bütün esrârı. Neşr eder âleme reng-i bahârı Koyu menekşeye çalan gözlerin! Sihirdir, şüphesiz, bütün bu şeyler; Bakışın zihnimi perişan eyler. Bana aşk elinden efsane söyler, Aşka inanmayan yalan gözlerin! 📝| Gözlerin, Rıza Tevfik Bölükbaşı 🖼️La Belle Dame Sans Merci, Frank Dicksee
-
-
ÇAĞ KAPATAN FİLOZOF: GİORDANO BRUNO İnsanlık tarihinin en karanlık dönemi Ortaçağ, 324’te Kilisenin beş kişiyi kara büyü yapmakla suçlayarak, canlı canlı yakmasıyla başlar ve 1216 yıl sonra, Kilisenin Rönesans’ın gerçek filozofu, bilim adamı Giordano Bruno’yu yine canlı canlı yakmasıyla son bulur. Bruno, doğa, evren ve tanrı konularıyla ilgilenerek Kilisenin asla affetmeyeceği suçlar işliyordu. Ama baskılar sonunda Roma’ya kaçmak zorunda kaldı. İşlemediği bir cinayetle suçlanınca, buradan da Cenevre’ye gitti. Bir süre sonra, bazı safsatalara karşı bir bildiri yayınladı, Kilise tarafından tutuklandı, aforoz edildi ve ağır işkenceler gördü. Çok ağır koşullar altında önce İsviçre’ye sonra da Fransa’ya sığındı 1583’te, Oxford Üniversitesinde, Kopernik’in Yeni Evren kuramı konusunda bir dizi konferans verdi. 1585’te Paris’e döndü. Ne var ki, Paris’te Kiliseler arası barış kavgaya dönüşmüştü. Bruno bu yeni havaya hiç aldırmadan, Katolik Kilisesi’nin bağnaz tutumunu acımasızca eleştirdi. Paris Katolik Kilisesi’nin egemenliğindeydi; artık Paris’te kalamazdı; Almanya’ya kaçtı. Burada, “Yüz Altmış Makale” adlı eserini yayınlayarak, bütün dinlerin barış içinde bir arada yaşamaları gerektiğini vurguluyor ve hoşgörüyü savunup bağnazlığı yeriyordu. Bu sefer de, Protestan Kilisesi tarafından, “kabul edilmiş doktrinlere aykırı düşünceler” taşıdığı gerekçesiyle aforoz edildi. Engizisyon Bruno’yu Felsefeci değil, casus olduğu iddiasıyla yakalayıp zindana attı. Yedi yıl işkence ettiler.Bruno’dan, herkesin gözleri önünde, bilimi lanetlemesini istiyorlardı. Ama Bruno’ya bunu yaptırabilecek işkence yoktu. Defalarca kendi kendisine şu sözleri tekrarlıyordu: ”Dayan. Mert ol. Cahillerin yargısı seni tehdit etse bile, fikrinden dönme. Işığı karanlıktan ayıracak bir yüksek akıl mahkemesi vardır. Kahramanlar bedenin değil ruhun ölümünden korkarlar.”Bruno, yedi yıl süren baskı ve işkencelere rağmen, geri adım atmıyor, özür dilemiyor, “Geri alınacak hiçbir sözüm yok,” diyordu. Papa VIII. Clemens sıkıldı ve, “Artık bitirin bu işi,” dedi. Emir yerine getirildi ve Bruno yakılarak ölüme mahkum edildi. Yüzlerce Romalı, ünlü bir dinsizin yakılmasını seyretmeye koşuyordu. Papa, 50 Kardinal ve bütün ülkelerden özel olarak bu büyük kilise şölenine (!) gelen konuklar meydanı doldurmuştu.. Romalılar, başına taç yapıp övünmeleri gereken bu büyük insanla alay ediyor, ona küfrediyorlardı. Kalabalıkta biri, “Bruno sevinsene! Pek yakında, var olduğunu söylediğin dünyalara göç edeceksin,”diye bağırıyordu. Bruno, bir odun yığınına çıktı. Korkusuzca seyircilerinin gözlerinin içine bakıyordu. Odunlar tutuşturuldu. Papazlar heyecanla Bruno’nun hiç olmazsa bu son dakikalarda fikirlerinden döneceğini ve büyük bir zafer kazanarak mutlu olacaklarını sanıyorlardı. Hüküm, yüzüne karşı okunduğunda, Bruno, ”Ölmemi buyuran sizler, şu anda benden daha fazla korkuyorsunuz,” diye haykırınca, susturabilmek için ağzına bir askerin mendilini tıkadılar. Öpmesi için uzatılan haça tükürdü. Dilini kerpetenle kopardılar ve diri diri yaktılar. Ağzından ne bir söz, ne bir inilti çıktı. Bilincini de kaybetmemişti. Tam 400 yıl sonra, haklı bulunarak heykeli dikildi. Nereye mi? Yakıldığı, Roma'nın meşhur “CampodeiFiori” meydanına. CampodeiFiori, “Çiçek Tarlası” demek, İtalyan gençler her gün o heykeli canlı çiçeklerle, çiçek tarlasına dönüştürüyor, hiç çiçeksiz bırakmıyor BRUNO DA BİZİ ŞU SÖZLERİYLE İKAZ EDİYOR: “Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı’yı.” "alıntı"
-
Bir öğrenci hocasına şöyle bir soru sorar: “Birçok kitap okudum ve çoğunu unuttum; o halde okumanın amacı nedir?” Öğretmen o an cevap vermez; fakat birkaç gün sonra, o ve genç öğrenci bir nehrin kenarında otururken, öğretmen susadığını söyler ve çocuğa yerde duran eski, kirli bir süzgeçle su getirmesini ister. Öğrenci, bunun mantıksız bir istek olduğunu bildiği için şaşırır. Ancak hocasına karşı gelemez ve süzgeci alıp bu anlamsız görevi yerine getirmeye başlar. Her seferinde süzgeci nehre daldırıp hocasına biraz su getirmek istediğinde, daha ona doğru bir adım bile atamadan süzgeçteki su tamamen akıp gitmiştir. Defalarca denese de ne kadar hızlı koşarsa koşsun, su süzgecin deliklerinden akarak kaybolur. Bitkin halde hocasının yanına oturur ve şöyle der: • Bu süzgeçle su getiremiyorum; beni affedin hocam, bu imkansız ve görevimde başarısız oldum. • Hayır! diye yanıtlar yaşlı adam gülümseyerek - Başarısız olmadın. Süzgece bak: Şimdi parlıyor, tertemiz, tıpkı yeni gibi. Süzgecin deliklerinden sızan su onu temizledi. • Kitap okuduğunda da - diye devam eder yaşlı Hoca, - sen bir süzgeç gibisin ve onlar da nehir suyu gibidir. Sayfalar arasında bulacağın fikirler, duygular, hisler, bilgi ve gerçek, onları hafızanda tutamasan bile, zihnini ve ruhunu temizleyecek, seni daha iyi ve yenilenmiş bir insan yapacak. İşte okumanın amacı budur. Alıntı*
-
Okumanın amacı nedir? - Kısa Bir Öykü Fikri görüntüle Bir öğrenci hocasına şöyle bir soru sorar: “Birçok kitap okudum ve çoğunu unuttum; o halde okumanın amacı nedir?” Öğretmen o an cevap vermez; fakat birkaç gün sonra, o ve genç öğrenci bir nehrin kenarında otururken, öğretmen susadığını söyler ve çocuğa yerde duran eski, kirli bir süzgeçle su getirmesini ister. Öğrenci, bunun mantıksız bir istek olduğunu bildiği için şaşırır. Ancak hocasına karşı gelemez ve süzgeci alıp bu anlamsız görevi yerine getirmeye başlar. Her seferinde süzgeci nehre daldırıp hocasına biraz su getirmek istediğinde, daha ona doğru bir adım bile atamadan süzgeçteki su tamamen akıp gitmiştir. Defalarca denese de ne kadar hızlı koşarsa koşsun, su süzgecin deliklerinden akarak kaybolur. Bitkin halde hocasının yanına oturur ve şöyle der: • Bu süzgeçle su getiremiyorum; beni affedin hocam, bu imkansız ve görevimde başarısız oldum. • Hayır! diye yanıtlar yaşlı adam gülümseyerek - Başarısız olmadın. Süzgece bak: Şimdi parlıyor, tertemiz, tıpkı yeni gibi. Süzgecin deliklerinden sızan su onu temizledi. • Kitap okuduğunda da - diye devam eder yaşlı Hoca, - sen bir süzgeç gibisin ve onlar da nehir suyu gibidir. Sayfalar arasında bulacağın fikirler, duygular, hisler, bilgi ve gerçek, onları hafızanda tutamasan bile, zihnini ve ruhunu temizleyecek, seni daha iyi ve yenilenmiş bir insan yapacak. İşte okumanın amacı budur. Alıntı* Yazan malialdemir Gönderim Tarihi 13-10-2024 Kategori Genel
-
Muhteşem bir film bırakıyorum. İzleyenler dua eder.
-
Everest Fikri görüntüle Muhteşem bir film bırakıyorum. İzleyenler dua eder. Yazan malialdemir Gönderim Tarihi 12-10-2024 Kategori Genel
-
-
-
-
-
-
Version 1.0.3
0 indirme
Merhaba. Bir uygulama yazdı, kendisi için yayınlamayı bir paylaşım. İsteğe bağlı olarak eklemek için diğer hizmetler, olabilir, bir ruh hali. Uygulama geçersiz kılar standart yöntemler motoru Coğrafi konum, bu nedenle, herhangi bir yerde çalışacak, işlevlerini kullanabilirsiniz motoru. Haritayı görüntülemek için, uygulamayı kullanan Yandex Map JavaScript, çalışmak gerekir burada bir anahtar oluşturmak https://developer.tech.yandex.ru/services/3 ve reçete onu Sistem > GeoLocation > Yandex Map API Key. -
Version - YKY
0 indirme
Knulp, insanlara güveni sarsılarak yollara düşmüş, hiçbir yeri kendine ev edinmeyen ama gittiği her yerde kendini sevdiren genç bir adam, bir modern çağ filozofu da denebilir. Hesse, öyle bir karakter yazmış ki konakladığı yerlerdeki insanlar gibi, okuyucunun da ondan hoşlanmaması mümkün olmuyor. -
Dosyayı Görüntüle Hermann Hesse - Knulp Knulp, insanlara güveni sarsılarak yollara düşmüş, hiçbir yeri kendine ev edinmeyen ama gittiği her yerde kendini sevdiren genç bir adam, bir modern çağ filozofu da denebilir. Hesse, öyle bir karakter yazmış ki konakladığı yerlerdeki insanlar gibi, okuyucunun da ondan hoşlanmaması mümkün olmuyor. Submitter malialdemir Gönderildi 26-09-2024 Kategori Batı Klasikleri
-
Cemal Süreya nın da dediği gibi; Sonbahar sanattır, diğerleri mevsim...
malialdemir, bir galeri resmi yayınladı. Üye Albümleri
-
Orijinal Adı: Nos frères inattendus Sayfa Sayısı: 216 Boyut: 13.5 x 21 cm Tekrar Baskı: 7. Baskı / 10.2023 Türkiye’de geniş bir okur kitlesine sahip Amin Maalouf yeni romanı “Empedokles’in Dostları”yla okurlarını selamlıyor. Romanlarıyla olduğu kadar deneme kitaplarıyla da ilgi çeken Maalouf, “Empedokles’in Dostları”nda bu kez geleceğe yönelik bir kurguyla dönüş yapıyor. “Ölümcül Kimlikler” ve “Uygarlıkların Batışı” kitaplarında yer verdiği eleştirel gözlemlerin izinde yarı distopik bir dünya çiziyor. Platon’un mağarasından çıkıp “Empedokles’in Dostları”yla tanışmaya davet ediyor bizi. Atlas Okyanusu kıyısındaki küçük Antioche adasının yalnızca iki sakini vardır: Orta yaşın verdiği olgunlukla sessiz bir hayat sürmek isteyen Alec ile yazdığı ilk romanının yakaladığı başarı sonrası her şeyi ardında bırakan esrarengiz Ève. Birbirlerinden uzakta, kırılgan yalnızlıklarının tadını çıkaran bu iki insanın yolu bir gün elektriğin, telefonların, televizyon yayınlarının, internetin, kısacası her türlü iletişim aracının etkisiz hale gelmesiyle kesişir. Gerçeğe ulaşma imkânı kalmayınca fısıltı gazetesi işlemeye başlar: Gezegen bir nükleer felaketin eşiğindedir, Amerika küresel ölçekte bir terör saldırısına maruz kalmıştır, insanlığın hayatını kolaylaştıran teknolojik gelişmeler artık insanlığın sonunu getirmiştir… Tüm dünya bu söylentilerle çalkalanırken, kendilerine “Empedokles’in Dostları” diyen, son derece gelişmiş bir teknolojiye ve tıp bilgisine sahip bir grup gizemli insan bu karmaşaya son vermek üzere çıkagelir. Alec bu insanların kim olduğunu öğrenmeye çalışırken, içinde yaşadığımız dünyanın çelişkileriyle de yüzleşmek zorunda kalır. Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır. “Hayal kırıklığı içeren bu satırları yazarken hikâyenin sonuna geldiğim izlenimindeyim. Geldiler, üstünlük kurdular, dünyada hem kaygı hem de umut rüzgârları estirdiler, sonra da gittiler.” Tadımlık empelokdesin_dostlari.pdf
-
Dosyayı Görüntüle Amin Maalouf - Empedokles’in Dostları Türkiye’de geniş bir okur kitlesine sahip Amin Maalouf yeni romanı “Empedokles’in Dostları”yla okurlarını selamlıyor. Romanlarıyla olduğu kadar deneme kitaplarıyla da ilgi çeken Maalouf, “Empedokles’in Dostları”nda bu kez geleceğe yönelik bir kurguyla dönüş yapıyor. “Ölümcül Kimlikler” ve “Uygarlıkların Batışı” kitaplarında yer verdiği eleştirel gözlemlerin izinde yarı distopik bir dünya çiziyor. Platon’un mağarasından çıkıp “Empedokles’in Dostları”yla tanışmaya davet ediyor bizi. Atlas Okyanusu kıyısındaki küçük Antioche adasının yalnızca iki sakini vardır: Orta yaşın verdiği olgunlukla sessiz bir hayat sürmek isteyen Alec ile yazdığı ilk romanının yakaladığı başarı sonrası her şeyi ardında bırakan esrarengiz Ève. Birbirlerinden uzakta, kırılgan yalnızlıklarının tadını çıkaran bu iki insanın yolu bir gün elektriğin, telefonların, televizyon yayınlarının, internetin, kısacası her türlü iletişim aracının etkisiz hale gelmesiyle kesişir. Gerçeğe ulaşma imkânı kalmayınca fısıltı gazetesi işlemeye başlar: Gezegen bir nükleer felaketin eşiğindedir, Amerika küresel ölçekte bir terör saldırısına maruz kalmıştır, insanlığın hayatını kolaylaştıran teknolojik gelişmeler artık insanlığın sonunu getirmiştir… Tüm dünya bu söylentilerle çalkalanırken, kendilerine “Empedokles’in Dostları” diyen, son derece gelişmiş bir teknolojiye ve tıp bilgisine sahip bir grup gizemli insan bu karmaşaya son vermek üzere çıkagelir. Alec bu insanların kim olduğunu öğrenmeye çalışırken, içinde yaşadığımız dünyanın çelişkileriyle de yüzleşmek zorunda kalır. Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır. “Hayal kırıklığı içeren bu satırları yazarken hikâyenin sonuna geldiğim izlenimindeyim. Geldiler, üstünlük kurdular, dünyada hem kaygı hem de umut rüzgârları estirdiler, sonra da gittiler.” Submitter malialdemir Gönderildi 22-09-2024 Kategori Edebiyat
-
0 indirme
Türkiye’de geniş bir okur kitlesine sahip Amin Maalouf yeni romanı “Empedokles’in Dostları”yla okurlarını selamlıyor. Romanlarıyla olduğu kadar deneme kitaplarıyla da ilgi çeken Maalouf, “Empedokles’in Dostları”nda bu kez geleceğe yönelik bir kurguyla dönüş yapıyor. “Ölümcül Kimlikler” ve “Uygarlıkların Batışı” kitaplarında yer verdiği eleştirel gözlemlerin izinde yarı distopik bir dünya çiziyor. Platon’un mağarasından çıkıp “Empedokles’in Dostları”yla tanışmaya davet ediyor bizi. Atlas Okyanusu kıyısındaki küçük Antioche adasının yalnızca iki sakini vardır: Orta yaşın verdiği olgunlukla sessiz bir hayat sürmek isteyen Alec ile yazdığı ilk romanının yakaladığı başarı sonrası her şeyi ardında bırakan esrarengiz Ève. Birbirlerinden uzakta, kırılgan yalnızlıklarının tadını çıkaran bu iki insanın yolu bir gün elektriğin, telefonların, televizyon yayınlarının, internetin, kısacası her türlü iletişim aracının etkisiz hale gelmesiyle kesişir. Gerçeğe ulaşma imkânı kalmayınca fısıltı gazetesi işlemeye başlar: Gezegen bir nükleer felaketin eşiğindedir, Amerika küresel ölçekte bir terör saldırısına maruz kalmıştır, insanlığın hayatını kolaylaştıran teknolojik gelişmeler artık insanlığın sonunu getirmiştir… Tüm dünya bu söylentilerle çalkalanırken, kendilerine “Empedokles’in Dostları” diyen, son derece gelişmiş bir teknolojiye ve tıp bilgisine sahip bir grup gizemli insan bu karmaşaya son vermek üzere çıkagelir. Alec bu insanların kim olduğunu öğrenmeye çalışırken, içinde yaşadığımız dünyanın çelişkileriyle de yüzleşmek zorunda kalır. Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır. “Hayal kırıklığı içeren bu satırları yazarken hikâyenin sonuna geldiğim izlenimindeyim. Geldiler, üstünlük kurdular, dünyada hem kaygı hem de umut rüzgârları estirdiler, sonra da gittiler.” -
Hakkımızda
Belge Port internet sitemiz 2003 yılından günümüze aktif olarak yayın yapmaktadır.
Dost Sitelerimiz
Bünyemize ait olan diğer internet sitelerimiz.
Sosyal Ağ
Belge Port'un amacı insanları birbirine bağlayarak iletişimde kolaylık sağlamayı, bilgi ve belgeye daha hızlı ulaşabilmeyi hedeflemiştir.
İletişim
Belge Port'un amacı insanları birbirine bağlayarak iletişimde kolaylık sağlamayı, bilgi ve belgeye daha hızlı ulaşabilmeyi hedeflemiştir.