Jump to content

belgeport

Administrators
  • İçerik sayısı

    784
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    3

belgeport tarafından gönderilen her şey

  1. Dosyayı Görüntüle Stephen King - Sadist "Alo? Burası Sidewinder Polis Karakolu. Ben Memur Humbugagy" "Beni dinleyin, Memur Humbugagy. Çok dikkatle dinleyin ve sözümü kesmeyin. Çünkü ne kadar zamanım olduğunu bilmiyorum. Adım Sheldon. Size Annie Wilkes'in evinden telefon ediyorum. En aşağı iki haftadan beri burada hapisim. Hatta belki de bir aydan beri hapis!" "Annie Wilkes mi?" "Hemen buraya gelin. Bir ambulans da yollayın. Ve Tanrı Aşkına, kadın eve dönmeden buraya gelmeye çalışın!" (Kitap'tan sayfa:102) Submitter belgeport Gönderildi 18-08-2024 Kategori Edebiyat  
  2. 0 indirme

    "Alo? Burası Sidewinder Polis Karakolu. Ben Memur Humbugagy" "Beni dinleyin, Memur Humbugagy. Çok dikkatle dinleyin ve sözümü kesmeyin. Çünkü ne kadar zamanım olduğunu bilmiyorum. Adım Sheldon. Size Annie Wilkes'in evinden telefon ediyorum. En aşağı iki haftadan beri burada hapisim. Hatta belki de bir aydan beri hapis!" "Annie Wilkes mi?" "Hemen buraya gelin. Bir ambulans da yollayın. Ve Tanrı Aşkına, kadın eve dönmeden buraya gelmeye çalışın!" (Kitap'tan sayfa:102)
  3. View File Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 7 Sultan II. Mahmut zamanında bir Halet Efendi varmış. Pek kurnaz, pek zalim ve hırslı bir adam imiş. Böyleyken, saray efredı arasında tanıdışığı, seveni çokmuş. Sözü dinlenir, dileği yerine getirilirmiş. Öyle ki, koskoca sadrazam bile onun kadar hükümet işlerinde etkili olamazmış. Nice, devlet adamının canına okumuş, sürdürmüş, katlettirmiş, görevinden aldırtmış. Aynı zamanda şairliği de olan ve hatta kendisinden geriye bir divan da kalmış bulunan Halet Efendi, pek çok şairi, sanat ve ilim adamını korumasına da almışmış. Ancak, düşmanı ve muhalifi olanın vay haline! Bir gün, konağının bahçesindeki incir fidanlarının söktüğünü gören hazırcevap bir dostu kendisine şöyle demiş:'Aman muhterem! Atmayınız o incir ağaçlarını, lazım olur size, birinin ocağına dikersiniz. 'İşte bu Halet Efendi de, her fani gibi geçip gitti. Ardından iyi söyleyenler olduysa da, kötülüğünü görenlerin söyledikleri daha ağır bastı. Onlardan biri de Arif Paşa?dır ki, Halet?in ölümü ardından şu meşhur dizeleri söylemiştir: ' Ne kendi eyledi rahat, ne halka verdi huzur; Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur. 'Türkçe'nin, deyimler yönüyle zengin bir hazineye sahip olduğu şüphesizdir.Hepimiz konuşmalarımızda ve yazılarımızda bu hazineden faydalanırız, ama çoğumuzun, kullandığımız deyimlerin kaynağından habersiz olduğu da bir gerçek.Bunun en önde gelen sebeplerinden biri, bu deyimlerin ilk kullanıldığı durum ve olayların öykülerine ulaşabileceğimiz derli toplu bir çalışmanın hali hazırda bulunmayışıdır.İşte 'Deyimler ve Öyküleri' dizisi bu sahadaki eksikliği gidermek amacıyla hazırlandı. 'İkinci Öykü Dizisi' okuyucularını, merakla izlenecek, neşeli bilgilerle dolu bir yolculuğa çağırıyor. Submitter belgeport Gönderildi 18-08-2024 Category Öykü  
  4. 0 indirme

    Sultan II. Mahmut zamanında bir Halet Efendi varmış. Pek kurnaz, pek zalim ve hırslı bir adam imiş. Böyleyken, saray efredı arasında tanıdışığı, seveni çokmuş. Sözü dinlenir, dileği yerine getirilirmiş. Öyle ki, koskoca sadrazam bile onun kadar hükümet işlerinde etkili olamazmış. Nice, devlet adamının canına okumuş, sürdürmüş, katlettirmiş, görevinden aldırtmış. Aynı zamanda şairliği de olan ve hatta kendisinden geriye bir divan da kalmış bulunan Halet Efendi, pek çok şairi, sanat ve ilim adamını korumasına da almışmış. Ancak, düşmanı ve muhalifi olanın vay haline! Bir gün, konağının bahçesindeki incir fidanlarının söktüğünü gören hazırcevap bir dostu kendisine şöyle demiş:'Aman muhterem! Atmayınız o incir ağaçlarını, lazım olur size, birinin ocağına dikersiniz. 'İşte bu Halet Efendi de, her fani gibi geçip gitti. Ardından iyi söyleyenler olduysa da, kötülüğünü görenlerin söyledikleri daha ağır bastı. Onlardan biri de Arif Paşa?dır ki, Halet?in ölümü ardından şu meşhur dizeleri söylemiştir: ' Ne kendi eyledi rahat, ne halka verdi huzur; Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur. 'Türkçe'nin, deyimler yönüyle zengin bir hazineye sahip olduğu şüphesizdir.Hepimiz konuşmalarımızda ve yazılarımızda bu hazineden faydalanırız, ama çoğumuzun, kullandığımız deyimlerin kaynağından habersiz olduğu da bir gerçek.Bunun en önde gelen sebeplerinden biri, bu deyimlerin ilk kullanıldığı durum ve olayların öykülerine ulaşabileceğimiz derli toplu bir çalışmanın hali hazırda bulunmayışıdır.İşte 'Deyimler ve Öyküleri' dizisi bu sahadaki eksikliği gidermek amacıyla hazırlandı. 'İkinci Öykü Dizisi' okuyucularını, merakla izlenecek, neşeli bilgilerle dolu bir yolculuğa çağırıyor.
  5. 0 indirme

    Türkçe'nin, deyimler yönünyle zengin bir hazineye sahip olduğu şüphesizdir. Hepimiz konuşmalarımızda bu hazineden faydalanırız, ama çoğumuzun, kullandığımız deyimlerin kaynağından habersiz olduğu da bir gerçektir. Bunun en önde gelen sebeplerinden biri, bu deyimlerin ilk kullanıldığı durum ve olayların öykülerine ulaşabileceğimiz derli toplu bir çalışmanın hali hazırda bulunmayışıdır. Bu kitap bu eksikliği gidermek amacıyla hazırlandı.
  6. View File Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 6 Türkçe'nin, deyimler yönünyle zengin bir hazineye sahip olduğu şüphesizdir. Hepimiz konuşmalarımızda bu hazineden faydalanırız, ama çoğumuzun, kullandığımız deyimlerin kaynağından habersiz olduğu da bir gerçektir. Bunun en önde gelen sebeplerinden biri, bu deyimlerin ilk kullanıldığı durum ve olayların öykülerine ulaşabileceğimiz derli toplu bir çalışmanın hali hazırda bulunmayışıdır. Bu kitap bu eksikliği gidermek amacıyla hazırlandı. Submitter belgeport Gönderildi 18-08-2024 Category Öykü  
  7. 0 indirme

    Türkçe'nin, deyimler yönüyle zengin bir hazineye sahip olduğu şüphesizdir.Hepimiz konuşmalarımızda ve yazılarımızda bu hazineden faydalanırız, ama çoğumuzun, kullandığımız deyimlerin kaynağından habersiz olduğu da bir gerçek.Bunun en önde gelen sebeplerinden biri, bu deyimlerin ilk kullanıldığı durum ve olayların öykülerine ulaşabileceğimiz derli toplu bir çalışmanın hali hazırda bulunmayışıdır.İşte "Deyimler ve Öyküleri" dizisi bu sahadaki eksikliği gidermek amacıyla hazırlandı. "İkinci Öykü Dizisi" okuyucularını, merakla izlenecek, neşeli bilgilerle dolu bir yolculuğa çağırıyor.
  8. View File Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 5 Türkçe'nin, deyimler yönüyle zengin bir hazineye sahip olduğu şüphesizdir.Hepimiz konuşmalarımızda ve yazılarımızda bu hazineden faydalanırız, ama çoğumuzun, kullandığımız deyimlerin kaynağından habersiz olduğu da bir gerçek.Bunun en önde gelen sebeplerinden biri, bu deyimlerin ilk kullanıldığı durum ve olayların öykülerine ulaşabileceğimiz derli toplu bir çalışmanın hali hazırda bulunmayışıdır.İşte "Deyimler ve Öyküleri" dizisi bu sahadaki eksikliği gidermek amacıyla hazırlandı. "İkinci Öykü Dizisi" okuyucularını, merakla izlenecek, neşeli bilgilerle dolu bir yolculuğa çağırıyor. Submitter belgeport Gönderildi 18-08-2024 Category Öykü  
  9. View File Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 4 Açlıktan karnı sırtına yapışmış, kaburgaları teker teker sayılmaya başlamış bir tilki; "Böyle oturup kaşınmakla olmayacak, çıkıp yiyecek birşeyler bulamıy bari" demiş. Çok gitmemiş, bakmış ki, bir horoz ölüsü uzanmış yatıyor. Hafifçe de kokarcaymış. "Aman benim gibi asaletli bir hayvan, bu kokulu leşe mi kaldı" deyip, burun yapmış. Tam dönmüş giderken, gökten bir kartal inip, iki pençe horozu kapmış. Tilki kartalın pençesine takılıp salın salın, giden horoz ölüsünün ardından yutkunarak: "Ah ne temizdi, ne semizdi; kıymetini bilemedim" demiş. Submitter belgeport Gönderildi 18-08-2024 Category Öykü  
  10. 0 indirme

    Açlıktan karnı sırtına yapışmış, kaburgaları teker teker sayılmaya başlamış bir tilki; "Böyle oturup kaşınmakla olmayacak, çıkıp yiyecek birşeyler bulamıy bari" demiş. Çok gitmemiş, bakmış ki, bir horoz ölüsü uzanmış yatıyor. Hafifçe de kokarcaymış. "Aman benim gibi asaletli bir hayvan, bu kokulu leşe mi kaldı" deyip, burun yapmış. Tam dönmüş giderken, gökten bir kartal inip, iki pençe horozu kapmış. Tilki kartalın pençesine takılıp salın salın, giden horoz ölüsünün ardından yutkunarak: "Ah ne temizdi, ne semizdi; kıymetini bilemedim" demiş.
  11. 0 indirme

    ORTA YAŞLI BİR BİR BEY, için berbere gitmiş. Berberin koltuğuna oturur oturmaz sormuş: "Usta söyle bakalım, saçımıza düşen aklar çok mudur, az mıdır?" Berber, umursamaz bir tavırla cevap vermiş: "Eh işte beyim, şöyle böyle ağarmış amma pek fazla sayılmaz." Bu cevap beyin merakını daha da arttırmış: "Yahu, benim yaşım daha kırk bile değil. Ağarmışsa, üç beş tel anca ağarmıştır diye düşünüyordum. Sen ise, şöyle böyle ağarmış dedin. Hele iyice bir bak," demiş. Berber, yine aynı umursamaz tavırla: "Yahu beyim, bırazdan saçını traş edeceğim. O zaman önüne dökülür, sen de ak mı kara mı, görür anlarsın" demiş.
  12. View File Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 3 ORTA YAŞLI BİR BİR BEY, için berbere gitmiş. Berberin koltuğuna oturur oturmaz sormuş: "Usta söyle bakalım, saçımıza düşen aklar çok mudur, az mıdır?" Berber, umursamaz bir tavırla cevap vermiş: "Eh işte beyim, şöyle böyle ağarmış amma pek fazla sayılmaz." Bu cevap beyin merakını daha da arttırmış: "Yahu, benim yaşım daha kırk bile değil. Ağarmışsa, üç beş tel anca ağarmıştır diye düşünüyordum. Sen ise, şöyle böyle ağarmış dedin. Hele iyice bir bak," demiş. Berber, yine aynı umursamaz tavırla: "Yahu beyim, bırazdan saçını traş edeceğim. O zaman önüne dökülür, sen de ak mı kara mı, görür anlarsın" demiş. Submitter belgeport Gönderildi 18-08-2024 Category Öykü  
  13. 0 indirme

    Dimyat, Mısır'da Süveyş Kanalı ağzında bir limandır. Eskiden Mısır'ın meşhur pirinçleri, ince hasırdan örtülmüş torbalar içinde buradan Anadolu'ya getirmiş. Dimyat'a pirinç almak için giden bir Türk tüccarının bindiği gemi, Akdeniz'de korsanlar tarafından soyulmuş ve adamcağzın bütün altınlarını almışlar. Binbir zorluk içinde İstanbul'a dönen pirinç tüccarı on yıl iflas etmiş. İstanbul'dan kalkmış, memleketi olan Karaman'a gitmiş. O sene tarlasından kalkan buğdaları da bulgur tüccarlarına sattığından, kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar.
  14. View File Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 2 Dimyat, Mısır'da Süveyş Kanalı ağzında bir limandır. Eskiden Mısır'ın meşhur pirinçleri, ince hasırdan örtülmüş torbalar içinde buradan Anadolu'ya getirmiş. Dimyat'a pirinç almak için giden bir Türk tüccarının bindiği gemi, Akdeniz'de korsanlar tarafından soyulmuş ve adamcağzın bütün altınlarını almışlar. Binbir zorluk içinde İstanbul'a dönen pirinç tüccarı on yıl iflas etmiş. İstanbul'dan kalkmış, memleketi olan Karaman'a gitmiş. O sene tarlasından kalkan buğdaları da bulgur tüccarlarına sattığından, kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar. Submitter belgeport Gönderildi 18-08-2024 Category Öykü  
  15. 0 indirme

    Bir Gün Köroğlu'nun atını çalmışlar. At da atmış hani. Çok kıymetli, çok akıllı yağız bir küheylanmış. Biçare Köroğlu, atını bulmak için diyar diyar dolaşmış. Nihayet İstanbul'da bir at pazarında kendi atını bulmuş. Satıcılar Köroğlu'nu tanımıyorlarmış. Köroğlu ata talip olmuş. "Hele bir bineyim ama" demiş. "Bir bakalım bu küheylan rahat mıdır?" Köroğlu'nu daha yanına varır varmaz, kokusundan tanımış olan hayvan, o üzerine biner binmez şimşek gibi koşup gözden kaybolmuş. Tozun dumanını ardından naralar atan satıcı, öfkesinden köpürmüş de köpürmüş. Etraftaki kalabalık arasından kulağı kesik bir ihtiyar; "Atı olan Üsküdar'ı geçti oğul" demiş. "O, yiğit, bu kısrağın gerçek sahibi olan Köroğlu'nun ta kendisi idi."
  16. View File Selim Gündüzalp - Deyimler ve Öyküleri 1 Bir Gün Köroğlu'nun atını çalmışlar. At da atmış hani. Çok kıymetli, çok akıllı yağız bir küheylanmış. Biçare Köroğlu, atını bulmak için diyar diyar dolaşmış. Nihayet İstanbul'da bir at pazarında kendi atını bulmuş. Satıcılar Köroğlu'nu tanımıyorlarmış. Köroğlu ata talip olmuş. "Hele bir bineyim ama" demiş. "Bir bakalım bu küheylan rahat mıdır?" Köroğlu'nu daha yanına varır varmaz, kokusundan tanımış olan hayvan, o üzerine biner binmez şimşek gibi koşup gözden kaybolmuş. Tozun dumanını ardından naralar atan satıcı, öfkesinden köpürmüş de köpürmüş. Etraftaki kalabalık arasından kulağı kesik bir ihtiyar; "Atı olan Üsküdar'ı geçti oğul" demiş. "O, yiğit, bu kısrağın gerçek sahibi olan Köroğlu'nun ta kendisi idi." Submitter belgeport Gönderildi 18-08-2024 Category Öykü  
  17. Bu görüşmeyi nasıl buldun?
  18. FX Documentation is a Pages database to manage documentation of any kind in your community. The database is designed to offer a section like IPS Community Guides. It includes custom database, custom database fields, templates for page, record view, listing and menu, custom CSS and JS. It creates automatically TOC (Table of Contents) from subheadings in your content and it wraps the alt attribute of images nicely as visible image caption. You can use this database for documentations, guides, books and even more. The database and page can be customized as usual with drag'n'drop blocks, and WYSIWYG editor. Use ready-made widgets that pull in all kinds of data from throughout your community to put it on the documentation page. Visit our site for tips, tricks, ideas, suggestions and help.
  19. 0 indirme

    Kitap Adı: Efkar Tepesi Yazar: Fakir Baykurt Yayıncı: Remzi Kitabevi Sayfa Sayısı: 271 Fakir Baykurt, öykülerinde köy yaşamının sertliği, yoksulluk, cahillik, taassup, batıl inanç, sömürü gibi sorunları ele alarak köylünün maddi ve manevi dünyasını toplumsalcı ve gerçekçi bir bakıştan işliyor. Gözlemlerden, canlı tanıklıklardan yola çıkan yazar, günlük konuşma dilini öyküye taşıyarak zaman zaman mizahi bir dil kullanıyor; bürokrasinin çarkları arasında sıkışan ama içinde de bir umudu barındıran "sıradan insanı", yaşadığı yerin atmosferiyle birlikte çarpıcı bir biçimde betimliyor. İlk basımı 1960'da yapılan Efkâr Tepesi'ni yeniden okurla buluşturuyoruz: Fakir Baykurt, Efkâr Tepesi'nde, 1959-1960 arasında çeşitli yayın organlarında çıkan yazılarını toplamış. Bu yazılar gerçeklerden yola çıkan bir anlatı aslında. Partizanlık, din sömürüsü, köyün yoksulluğu, köylünün cahilliği, okur-yazarlık, kız çocuklarının okula gönderilmemesi gibi konular çarpıcı bir biçimde ele alınıyor. Kuşkusuz ki okur bugünle bağ kuracaktır kitabı okuduğunda… Yollarımız, sokaklarımız, yazın tozdan, kışı çamurdan geçilmiyor. Martta nisanda pabucumuzu kurtarıp bir evden bir eve gidemiyoruz. Evlerimiz, eriyen karla, yağan yağmurla su içinde. Damlarımızdan, tavanlarımızdan sular eleniyor. Kilimi keçeyi ıslatmamak için oraya buraya çanak diziyoruz. Okullarımız da akıyor! Okullar aktıkça, çocukların öksürüğü artıyor. Hâlâ köylerimizin okul davası, kasabalarımızın hamam davası, helâ davası çözülmemiştir. Dört yıl önce Kızılay parasıyla temeli atılan hamamın tamamlanması, gene Kızılay'ın yapacağı yardıma bağlıdır. Epeyden beri de, okul çocuklarımızı, Sam Amca'nın süt tozuna alıştırmaya çalışıyoruz. Çiftçilerimiz, Toprak Ürünleri Ofisi'nin doksana mal edip otuza sattığı buğdayı gözlüyorlar. Bakımsız topraklarımızda ekinler, üçer karıştan fazla boy atmıyor. Söylevlerimizde, demeçlerimizde barajdan geçilmiyor ama bir yıl yağmur yağmasın, yiyecek buğdaya muhtaç kalıyoruz. Yememiz yeme değil, yatmamız yatma değil. Gıda işi, mesken işi, su işi, başlı başına birer sorun. Bunlar böyle önümüzde serilip dururken, biz de "Yattı kalkmaz, uzattı çekmez" sözündeki gibi, yatmışız bir görülmemiş uykuya; öyle bir uyku, öyle bir uyku, uyandırabilene aşk olsun! Korkunç bir yangeldimcilik! -Ne Kadar İlerledik?-
×
×
  • Create New...