-
İçerik sayısı
784 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
3
İçerik türü
Profiller
Forums
Dosyalar
Calendar
Bloglar
Gallery
Maddeler
Dokümantasyon
Fikirler
Books
Videos
Files posted by belgeport
-
0 yorum
Gönderildi
-
0 yorum
Gönderildi
-
Stefan Zweig - Mecburiyet - İş Bankası Yayınları
Stefan Zweig - Mecburiyet - İş Bankası Yayınları
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
George Orwell - Burma Günleri
Yazan: belgeport in Batı Klasikleri
George Orwell - Burma Günleri
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Yu Hua - Yaşamak
Aile servetini yiyip tükettiği gençlik günlerinde, uzun bir hayatın ona neler sunacağından habersizdir elbette Fugui.
Yıllar sonra, yaşlı öküzüyle tarlasını sürerken tanıştığı bir yabancıya hayatından söz etmeye başladığında, şımarık bir gencin başına gelenlerden fazlasını sayıp dökecektir bu yüzden: Fugui, kendisiyle birlikte altı insanın hayatını, kaderin sürprizlerini, yaşamın acılarını ve sevinçlerini anlatır. Onun dilinden -daha doğru bir ifadeyle Yu Hua’nın kaleminden- dökülenler, insanlık durumlarına dair epik bir romana dönüşür böylece. Basit bir anlatım, güçlü bir anlatı doğurur: Sabanın toprakta bıraktığı izlere benzer kâğıt üzerinde satırlar. Yaşamın her şeyi kapsaması gibi, Yaşamak da hayatı olduğu gibi kucaklar. Doğumları ve ölümleri, mutsuzlukları ve umutlarıyla...
Yayımlandığında ülkesinde yasaklanmasına rağmen, bir hayat öyküsü okumamış da sanki bir hayat yaşamış olduklarını söyleyen okurlarının her geçen gün artmasıyla bir “modern klasik”e dönüşen Yaşamak’ı Bahar Kılıç, Çince aslından çevirdi.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Osho - Farkındalık Dengeli Yaşamanın Anahtarı
Ben sana bir ahlak dersi vermiyorum.
"Bu doğru, bu yanlış, bu ahlaklı, bu ahlaklı değil" demiyorum. Bunların hepsi çocukçadır.
Ben sana çok basit bir kriter veriyorum: "Farkındalık"
Eğer farkındalıkla bir şey yaparsan doğru olmak zorundadır çünkü farkındalıkla hiçbir şeyi yanlış yapamazsın.
Ve farkındalık olmadan da herkes tarafından tardir edilen kimi şeyleri çok iyi yapabilirsin.
Ama ben hala ona yanlış diyorum çünkü farkında değilsin.
Ve yanlış sebeplerden dolayı yapmış olmalısın.
Farkındalık olmadan onların sadece gösteriş, ikiyüzlülük olduğunu biliyorum. Onlar seni yapmacıl hale getirir.
Seni özgürleştirmezler, seni özgürleştiremezler.
Tam tersine seni hapsederler.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
İvan İllich - Okulsuz Toplum
Ivan Illıch, "Değerlerin kurumsallaşması"na karşı duran Okulsuz Toplum adlı yapıtında, varolan eğitim sistemlerinin açmazlarını gösterip; eğitim ve öğrenimin okul dışına çekilmesi ve toplumun okuldan arındırılması gerektiğine değiniyor.
Verimsiz, tekdüze eğitim izlenceleri yerine; bireyler arası yakınlığı, tüketici olmak yerine doğaya karşı sorumlu olmayı geçirip; "bilgi"nin tekelleşip metalaşmasına karşı çıkarken, istenebilir bir geleceğin evrensel ve insancıl eğitim biçimleriyle gerçekleşeceği üzerinde duruyor.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Yarın - Sayı 49
Yarın Dergisi - Sayı 49 (Eylül 1985)
0 indirme
- yarın dergisi
- yarın
- (ve 5 daha fazla)
0 yorum
Gönderildi
-
Ahmet Susa - Tarihte Araplar ve Yahudiler
Gerek tüm dünyada ve gerekse Türkiye’de Orta Doğu, Filistin ve Yakın Doğu halklarının tarihi,
uygarlığı üzerine yazılan kitaplar, ya baştan sonra eski tarihi, ya da sadece son dönem olaylarını ele
almışlardır. Elinizdeki kitap ise, Arap ve Yahûdîler konusunu Milat öncesinden alarak son günlere
kadar getiren uzun soluklu bir çalışmanın ürünüdür ve bu haliyle belki de Türkiye’de yayınlanan ilk
kitaptır.
Kitabın yazarının bir Arap olması sebebiyle, konuya Arap gözlüğüyle baktığı düşünülebilir ve bu,
bir dereceye kadar doğrudur; ama ülkemizde yayınlanan kitapların çoğu da bir batılı yahut bir Yahûdî
veya Yahûdî sempatizanı kişilerin bakış açılarını yansıtan kitaplardır. Bu tür yayınların bolluğu
sebebiyle özellikle son zamanlarda bilerek veya bilmeyerek Yahûdî davasına hizmet eden gazeteciler,
yazarlar ve tarihçiler çoğalmıştır. Bilerek taraf olanlara bir sözümüz olamaz, ama bilmeden, sadece
okuduklarına dayanarak, çarpıtılmış bir tarih okuduklarının farkında olmayan kişilerin, bu kitabı
okuduktan sonra görüşlerinin değişeceği kanaatindeyiz.
Bu kitabı çevirip yayınlarken, Araplar’ı kayırmak, Yahûdîler’i yermek gibi bir amaç gütmedik.
Aksine tarihî gerçeklerin bilinmesini, çarpıtılmış tarih bilgilerimizin doğrusuyla değiştirilmesini
amaçladık. Her milletin dostları ve düşmanları, sevenleri ve sevmeyenleri vardır. Yahûdîler’in de
dostları ve düşmanları olmuştur. Bizler, sahip olduğumuz İslamî kimlikle elbette ki Yahûdîler’e
sempatik nazarlarla bakamayız, ama tarihin çarpıtılmasına da göz yumamayız.
Yazarın ön sözünde işaret ettiği gibi, diğer İslam ülkelerinde bu konuda kalem oynatanlar bir yanda
dursun, bizzat Arap yazarlar ve tarihçiler dahi farkına varmadan Yahûdîler tarafından çarpıtılmış bir
tarihi kendi çocuklarına okutmaktadırlar. Bizlere de yıllarca aynı çarpıtılmış tarih okutuldu. İsrail
oğullarıyla bugünkü Yahûdîler’i aynı halk diye bilirdik. Araplar’la Yahûdîler’i “amcaoğulları”
olarak kabul ederdik. Bu kitap, bütün görüşlerimizi değiştirecektir. Neticede İbrahim peygamberin
Yahûdîler’le hiçbir ilişkisi bulunmadığını, Musa’nın bugünkü Yahûdîler’in değil İsrail oğulları
(Yakub’un torunla-rı)nın peygamberi olduğunu şaşkınlıkla okuyacaksınız.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Şizofrengi Dergisi - Sayı 24
1996 - 67 sayfa
Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde ki hastalar ile doktorların ortak çıkardığı bir edebiyat dergisidir.Zamanında çok tutulmuştur,aşırı popüler olduklarını söyleyerek yayın hayatlarına son vermişlerdir.
Bu güne dek Şizofrengi adı altında internette görünen hiçbir sitenin dergi ile uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bu birinci madde. Dergi ikinci yılından itibaren kendi anarşist ruhuna uygun olarak uzun bir süre ana ekibini geri plana atarak anonim bir şekilde yayınını sürdürmüş, kasti bir şekilde sahipsiz gösterilerek, mülkiyetten, kastlaşmadan, dünyayı bu hale getiren ruh hallerinden uzak olmaya çalışmıştır. Ancak bütün bu çabalar derginin bir sürü kel alaka sahibinin türemesinden, fırsatçı uyanıkların ortada kol gezmesinden başka bir şeye yaramamıştır. Ne yazık ki! (Derginin ahını almış olabiliriz.) Dergi 1998’de kapatıldıktan sonra geçen on yıllık süre içinde de benzer tevatürler, asılsız muhabbetler kulağımıza gelmeye devam etmiştir. Dolayısıyla bundan sonraki maddelerin yazılması gerekmiştir. Ne yazık ki Şizofrengi 1992 yılında, o sırada Bakırköy Akıl Hastanesi’nde psikiyatri ihtisası yapmakta olan Fatih Altınöz, Yağmur Taylan ve Kültegin Ögel tarafından çıkarılmıştır. Derginin adı Fatih Altınöz’e, logosu Kültegin Ögel’e aittir. Yayın kuruluna daha sonra Mehmet Şenol da katılmıştır. Şizofrengi’nin son iki yılı Fatih Altınöz ve Mehmet Şenol yönetiminde geçilmiş ve 1998 yılında zavallı dergi turp gibiyken bu ikisi tarafından zorla, bağırta bağırta hakkın rahmetine kavuşturulmuştur. Dergi 1992-1998 yılları arasında 27 sayı olarak yeryüzünde görünmüştür. Bir kez daha görünmesi uçan dairelerin görünme ihtimalinden bile azdır. Hoş bir seda bırakmış olmasını dileriz. Güzel okumalar.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Dipten Gelen Ses - Arifiye Köy Enstitüsü (1940 1946)
Yazarı: Süleyman Edip Balkır
Eser, Süleyman Edip Balkır’ın yaşanmış anılarını anlatan Arifiye Köy Enstitüsünün nasıl kurulduğu, hangi zorluklar ile karşılaşıldığı, enstitü öğrencilerinin gelişi, yapılan işler ve üretilen ürünlerin mutluluğu gibi bir çok hikayeyi anlatmaktadır.
Yazarın, öğretimine-eğitimine her yönden önem verdiği yakın arkadaşı Fuat Baymur’un “Kardeşim girişilen büyük bir işin içindesin. Burada olan biteni kısa kısa yazmalısın. Sonra bunları bir birine ekleyip paha biçilmez bir eğitim hazinesini ortaya çıkacaksın.” demesi üzerine oluşan bir eserdir.
Yazarın 45 yıllık hizmet süresince, 6 yıllık Arifiye Köy Enstitüsü hizmetinin, denizde bir damlacık gibi kalması küçümsemesinden kendisi de zor kurtulmuştur. Edip Balkır 1940-1946 yılları arasında Arifiye Köy Enstitüsünde görev yapmıştır.
Enstitünün “Gerçekler Dünyasını” diriltip, ona rengini verecek yeni ruhunu verecek olanların gelecekteki kuşakların olacağını, kendilerinin bu kuşaklara yol gösterici ışık olacaklarını, belirtmektedir.
Okunmasında ve incelenmesinde kolaylık olması için yazar eseri dört ana bölümde sunmuştur:
1. Bölümde Enstitünün GEREKÇESİ,
2. Bölümde Köy Enstitüleri Kanunun uygulamaya başlanması(1940-1943) buna KURULUŞ da demesi,
3. Bölümde Köy Enstitülerinin içyapısını kuran Köy Enstitüleri Öğretim Programı ile 4274 sayılı “Köy okulları ve Enstitüleri Teşkilatı Kanunu uygulandığı GELİŞİM dönemi,
4. Bölüm ise kuruculardan Yücel ve Hakkı Tonguç’un 1946’da görevlerinden ayrıldığı YOZLAŞTIRMA ve Sona Gidiş dönemidir.
GEREKÇE:
1935 nüfus sayımı istatistiklerinde erkeklerin % 23,3’ü, kadınların % 8,2 si okuma-yazma bilmekte erkeklerin % 76,7’si, kadınların % 91,8’i okuma-yazma bilmemektedir. İlk tahsili arttırmak için o zamanlar köy çocuklarından başlanılmasını savunulmuş, 8 milyona yakın aktif nüfusun % 81’ini köylülerin oluşturması ve bu nedenle bilimsizliğin ilk köylere el uzatılarak gidilmesi gerektiği, belirtilmiştir.
Köy eğitmenleri için yılda 2000 eğitmen yetiştirildiği, köy öğretmenlerinin ise köye alıştırılması o ortamda güçlü bilgiye sahip olacak eğitimi alması savunulmuştur. Öğretmen yetiştirme işinde prensipler; köy hayatından uzak olmayan, öğretmenlik mesleği ile birlikte demircilik, kooperatifçilik, kız talebeye çocuk bakımı gibi işleri öğretmek öğretmenleri köy hayatına hazırlamak gerektiği savunulmuştur.
Köy Enstitüleri: Köy öğretmenleri yetiştirecek müesseselerde öğretmenle birlikte köye lüzumlu diğer unsurlarında kazandırılacağı yerlere Köy Enstitüleri adı verilmiştir. Öğretmenlerin hakları, maaşları, izinleri, görev yeri, kalacağı yer, ihtiyaçlarının karşılanması gibi haklar kazandırılması gerektiği savunulmuştur.
19 Mart 1940 tarihli yazı ile tasarı TBMM’ye sunulmuştur. 17 Nisan 1940 tarihinde tasarı TBMM’de incelenmeye alınmış düşünceler ve dilekler belirtilmiştir. Sadece köy çocuklarının değil bütün ilkokul çocuklarının Enstitüye alınması, şehirde yetişen öğretmenlerin köylerde tutunamaması, Enstitüye farklı isimler kullanılması gibi konular tartışılmıştır. 24 maddelik Köy Enstitüleri Kanununda kimlerin zorunlu olabileceği görev yılı, ücretleri, verilecek araç-gereç, tohumun ücretsiz olarak verilmesi belirtilmiş, sağlık hakları, öğretmenlerin görev yaptığı okul için harcamaları verilmesi, öğretmenlere ekip dikmeleri için arsa temin edilmesi kararı alınmıştır.
Arifiye Köy Enstitüsünün kurulacağı yerin uygunluğunun olumsuz olduğu bildirilen Hakkı Tonguç “Olumsuzlukları, yaşamadan nasıl önderlik yapılacağını” belirterek kararın kesin olunduğunu bildirmiştir.
S. Edip Balkır Kastamonu’da eğitmenlik kursundan sonra görevlendirildiği Arifiye Köy Enstitüsüne gider. Enstitü öğrencileri için kalınacak yer, yatılacak yer gibi birçok sorun kendisini beklemektedir. Yataklar için pamuk yetmediğinden şilteleri mısır kapçığı ile doldurtmuş ve bir kısım eğitmen bunlarda yatmıştır. 5 ilden çağırılan yaklaşık 200 öğrenci için önce hamam sonra kıyafet giydirilmesi planlanır. Kız çocuğu ile gelen babanın kızını buralarda bırakıp gitmesi, onu bir hayli etkilemiş ve tedirgin etmiş olacak ki bunu eğitmenlerle paylaşıp, nasıl dayanacağı konusunda yardım ister. Eğitmenler kendilerine güvenmelerini, çocuklarının rahatlığı için ellerinden geleni yapacaklarını belirtip, zor da olsa ikna ederler.
25 Ağustos 1940’da Kocaeli, Bursa, Bolu, İstanbul, Bilecik’ten gelen 19 kız öğrenci ve 153 erkek öğrenci ile Arifiye Köy Enstitüsü eğitimine ilk yıl başlar. Enstitüde kadrolu öğretmen sayısı 1940-1943 yıllarında 41 kişidir. Bunlardan 34’ü erkek 7’si bayan öğretmendir.
S. Edip Balkır Arifiye Köy Enstitüsünde kendisi ile çalışmasını istediği üç arkadaşından Muammer Köseataç, Daner Hamdi ve Hakkı Tanberk’e teklifte bulunur. Bu arkadaşlarının olumlu karşılamaları kendisini çok sevindirir.
Enstitünün birçok ihtiyacı kendi emekleri ile yapılır, öğrencilerin işlerde büyük katkısı olur. Enstitü öğrencilerine uygulamalı eğitimin yanında verilen tiyatro, halk oyunu, ulusal oyun, zeybek, halay gibi verilen görevi en iyi şekilde yapar, Enstitülerine de her konuda katkı sağlarlar.
1941 yılında S. Edip Balkır, Umum Müdürlüğünden aldığı yazıda, Enstitülerinin çabalarının ulusa duyurulması için Anakara’ya gelmesi ve konuşma yapması istenir. Ankara’ya gelen S. Edip Balkır, Tonguç’u bulur ve hazırladığı yazıyı birlikte okuyarak gözden geçirirler.
14 Mayıs 1941’de Edip Balkır konuşmasında Köy nüfuslarından, Köy Enstitülerinden ve yetiştirdikleri öğrencilerin öğretmenlik dışında, çocuk okutmak, tarlayı işlemek, yolu yapmak, çeşmeyi onarmak, bataklık kurutmak gibi vazifeleri yapabileceklerini anlatır. Tonguç, Balkır’ın radyodaki konuşmasını beğenir ve sesi ile de farklı olduğu için takılır.
İkinci Dünya savaşı nedeni ile Enstitülerde zor duruma düşmüş, yiyecek ekmeklerinde dahi sorun yaşamaya başlamışlar, 9 km ilerden gelen ekmek ya geç gelmekte ya da hamursu yenilmeyecek gibi olmaktadır. Bu duruma acil çözüm arayan Edip Balkır Eğitme Kursuna verilen ve işletilmeyen kör fırının onarımını yaptırır, fırıncısını bulur ve günde 1000 kişiyi doyuracak ekmeği çıkarttırmaya başlar. Unun kişi başı gr olarak verilmesi ile ekmek sıkıntısı tekrar ortaya çıkar. İstanbul’dan Ankara’ya geçen Cumhurbaşkanı İnönü Arifiye İstasyonunda Balkır ile görüşmek ister. Yaptıkları işi anlatan Balkır, İnönü’ün ihtiyaçlarını sorması üzerine ekmek sıkıntısı çektiklerini belirtir ve Cumhurbaşkanı İnönü sekreterine iki vagon un gönderilmesi talimatını verir. Ekmek sorunundan sonra baş gösteren su sorununu ise, bir öğrencinin kuyudan su çekmesi ile “Süleyman Kuyusu” adını verdikleri kuyu ile çözerler.
Öğretmenin makineden anlaması, köyde ayrıcalıktır, düşüncesi ile motor ve bisiklet alınır. Öğrencilerin bunları sürmeyi öğrenmesi istenir. Feyzi öğretmenin öğreticiliğinde öğrenciler bisiklet sürmeyi öğrenirler.
Öğrencilerden İsmail Saydam’ın, mısır kapçığından sandalye yapmak istemesi üzerine şaşıran Edip Balkır, gerekli alet için atölyeyi kullanabileceğini ve bundan not alacağını belirtir. Bunun üzerine öğrencinin yaptığı sandalyeyi, üzerine oturarak deneyen Balkır çok sevinir. 1940’ta çorap ve trikotaj makinelerinde çocuk çorapları, yaka türlü şeyler üretilir. Kooperatifte satılmak üzere, alıcıların üretilen yerden alması, kar amacı fazla güdülmemesi belirtilir ve öğrencilere öğretilir.
Öğrencilerin müzik eğitimi için yeterli alet olmasa da birkaç yıl içinde gerekli aletler alınır. Derslere Aşık Veysel de gelerek Türkü kısırlığını giderir. Verilen konser ile herkesin beğenisi kazanılır. Konsere seçkin konuklar, üniversitelerden, Köy Enstitülerinden, müdürler, profesörler gelir.
Öğrencilere sportif etkinlik olarak voleybol, güreş, basketbol, sabah egzersizi gibi çalışmalar yaptırılır. Sapanca gölünü keşfeden öğrenciler “Soluk Alalım” sözü ile birlikte yüzmeye gider orada kıyafetlerini de yıkarlar. Öğretmenleri ile beraber gidilmesi bir şenlik havasında olur. Yüzülür, gelinir ve böylece keyifli vakit geçirilir. Öğrencilerden birinin yalnız gitmesi ve boğulması sonucu, artık yüzmeye tek gidilmez. Yüzme bilenlerin, yüzme bilmeyen birine yüzmeyi öğretmesi söylenir.
Tonguç’un da ziyarete geldiği bir gün Sapanca gölüne gidilir. Tonguç Balkır’a, göl size sunulmuş doğadan masrafsız bir sermaye, der. Sapanca gölündeki balıklar için Balkır’a neden balık tutulmadığını sorar. Balkır, köylünün bu konuda gölden yararlanmadığını ve bu işi yapacak birinin de olmadığını belirtir.
Bunun üzerine Tonguç, Ankara’ya gittiğinde, bu iş için ilgileneceğini belirtir. Sözün üzerinden çok geçmeden Ankara’dan İsmail adında biri Tonguç’un selamını Balkır’a getirir ve kendisini Balıkçılık Müfetasırı olduğunu söylemesi üzerine hemen göle gidip araştırma yapılır. Yapılan araştırmada gölün balıkçılık için uygun olduğu, iki kayık, iki ağ ile bu işe başlanabileceğini belirtse de Balkır bunun için bile gerekli sermayelerinin bulunmadığını anlatır.
Tüccarlardan alınan kredi ile balıkçılık işine girişilir. İlk yıl 3000 kilo ikinci yıl 12.000 kilo balık tutulur. Bu tutulan balıkların Sapanca ve Adapazarı’nda satılmasının yanında, öğrenciler de haftada iki gün balık yerler. Yazın sıcak ve kışın yağmurundan, balık tutanların zorda kalması nedeni ile bir dinlenme tesisi yapılır. Balkonu göle bakan güzel bir bina yapan öğretmen ve öğrenciler burada satış içinde tuzlu su havuzları yapıp balıkları bekletmeye alırlar. Bir süre sonra Muammer Hoca artık körfezde balıkçılık yapmaları, denize açılmaları gerektiğini belirtince, Balkır başta şaşırsa da kayık ve motorlar araba ile taşınır. Körfezde bunu da yaparlar.
Ankara’nın onayı ile yapılması istenilen 20 öğretmen evi için öğretmen ve öğrencilerin emekleri ile masrafları en az seviyede tutarak bitirmenin sevincini yaşarlar. Tonguç öğretmen ve öğrencileri takdir eden mektubunu yollayarak, hepsine selamlarını sunar.
Londra Üniversitesinden Prof. Mr. Hamley, Enstitünün ilk yılı ile 3 yıl sonraki hali arasında büyük değişikliğin olduğunu, kendisinin bundan çok etkilendiğini belirtir.
GELİŞİM 1940-1046
Köy Enstitüsü Öğretim Programı; temel bilgilerin yapısını kurmada, öğretmenlik ve köy öncülüğünün bütün yanları ile gücünü yoğurup, aydınlıklar getirmektedir. Köy Enstitüleri Öğretim Programı Enstitülerin 1940-1942 yıllarında sürdürdükleri öğretim çabaları yaptıkları, araştırmalar, inceleme sonucu Talim ve Terbiye Dairesince hazırlanır ve Bakan Hasan Ali Yücel imzasıyla 04.05.1943 tarihinde 75 satı ile onaylanır.
Öğretim Programında kültür dersleri, tarım dersleri, teknik dersler, beş yıl içinde okutulacak dersler ve süreleri belirtilmiştir. Bu program da günlük, haftalık, aylık ya da yıllık gibi çalışma planına gidilmemiş esnek bırakılmıştır. İki kümeye ayrılan öğrencilerin eğitimi de birinci küme yarım gün ders işliyor ise diğer küme o an tarım yapıyor, sonra ters devre şeklinde diğer ders alınıyordu. Bu ister yarım gün olsun, ister tam gün, isterse bir hafta olsun, iki küme ayrı işle uğraşır.
ÖĞRETİM
Enstitüde öğrencilere öğretim; tarım, kültür ve teknoloji işlerinde verilir. Öğretim “yaşayarak-yaparak” kazanma uygulama olarak benimsenir. Öğrencilerin öğrenme düzeyini ölçmek için soru, açık oturum, yazılı yapılır.
PROGRAMDA ÖZELLİKLER- ÖNCÜLÜĞÜ
Her öğrenciye bir meslekte usta olma o işin bileziğini koluna takma amaçlanır. Örneğin Türkçe dersi için bir öğrenci bir kitabı okuduğunda o kitabı anlamalı, özetlemeli, yorumlamalıdır. Özetlerken imla kurallarına göre yazısını yazmasını bilmelidir. Köy Enstitüsünün yaptıkları ekmek, sebze, meyve, çorap, balık, sandalye, araba gibi eşyaları kooperatiflerinde satar, bunlarla kendi ihtiyaçlarını karşılar ve sattıkları eşyalar kendilerine para sağlar. Her dersin konusu 1’den 100’e kadar sınıflara dağıtılır. Öğrencilere gerekli bilgi birikimini kazandırmak için her yıl için öğretim gerçekleştirilmeye çalışılır. Köy Enstitülerinde arıcılık, balıkçılık, yapılan ve dikilen eşyaların da kazanç sağlaması, öğrenci emeklerinin karşılığıdır.
İlk mezununu verecek olan Enstitü, S. Edip Balkır’ın tüm öğrencilere son konuşmasını yapmak için toplanmalarını ister. Onlara yuva kurmak isteyen öğrenci olup olmadığını sorar. El kaldıran öğrencilerin yüzüğü takmasını Hakkı Tonguç’tan ister. Her iş gibi bu işe de girişilir. Diploma kutlaması ile nişan merasimi birlikte yapılır. Mezun olan öğrencilere görev yapacakları yerde tarım alanı, araç gereçler, kız öğrencilere dikiş makinesi, iğne, makas verilir.
Köy Sağlık Memurluğu Arifiye’de 1944-1945 yılında kurulur. 1951 yılında sona erer.
Mezun olup görevine başlayan bir öğretmenin Maarif Müdüründen azar işitmesi üzerine Edip Balkır, bu durum ile ilgilenir. 4274’ün bu öğretmenlere ne haklar verdiğini öğrenmesini Maarif Müdürüne anlatır. Tonguç’un bu kadar çalışmasından sonra, Enstitü öğretmenlerinin kullanabileceği bir dinlenme tesisi yaptırmak ister. Bunun için İstanbul Maarif Müdürü ile Validen tam yetki alamaması üzerine, Sapanca’da Edip Balkır’ın çalışmaları ile eski bir yer tadilat edilip, Sapanca Gölü kıyısında bir bina ayarlanır. Bu durum Tonguç’u sevindirir.
1946’da Milli Eğitim Bakanı Yücel’in ayrılması ile güçsüzleşme belirtileri başlar. Sarar ve Tonguç bakanlık makamında şiddetli bir tartışma yaşar ve Tonguç görevini bırakmak ister. Enstitü müdürlerine birer mektup yollar bu mektupta görevini bıraktığını belirtir. Onların kaldığı yerden devam etmelerini ister.
Arifiye Köy Enstitüsüne, diğer enstitüler gibi teftiş için müfettiş gelir. Müfettiş Ziya Karamuk Balkır’a kuruluştan bugüne her şeyi sorar. Balkır, müfettişin ikinci gelişinde, yanına gelen çocuktan aldığı bir haberle, İstanbul Köy Enstitüsüne tayin edildiği kendisine bildirilir. Müfettiş gerek Enstitüde, gerekse öğrenci ve çevre tüccarları ile görüşüp Balkır hakkında bilgi toplar. Onun dürüstlüğüne kanaat getirir.
Köy Enstitüleri, öğretim eğitim çabalarını, bir gereksemeyi karşılayan eylem ve yaşantılar düzeyinde uygular. Öğrencilerin bedensel ve ruhsal yapılarının geliştirilmesi doğrultusunda uyguladıkları yöntemlerle, bilimsel itibar kazandırılır.
En umutsuz görünen işler için bile, başla ki bitiresin, formülüne her yere uyar marifetli bir anahtar gücü getirilir. Böylece çatısı altındakilere atılganlık, doğrudan çekinmezlik, başarıya ulaşma ruh ve inancı kazandırma yolunda didinilir.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Stephen King - Hayaletin Garip Huyları
Ekimin sonlarına doğru Jim yine aynı rüyayı gördü. Ve bu sefer haykırdı. Kendini zorlayarak gerçek dünyüyü uyandı. Sally yanında yatakta doğrulup oturmuş, omzunu tutuyordu. Jim'in kalbi göğsünü yaracakmış gibi çarpıyordu.
"Tanrım" diye mırıldanarak elini yüzüne sürdü.
"İyi misin?"
"Evet evet. Bağırdım değilmi?2
Hem de nasıl Kabus mu gördün?"
"Evet"......
(Kitap'tan sayfa:11)
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Nikos Kazancakis - Zorba
Zorba adlı bu romanı, onun kendisiyle giriştiği bir tür sessiz hesaplaşma sayılabilir. Geçmişin, elden kayıp giden zamanın ve insanın temel yanılgılarının bir kez daha gözden geçirilmesidir bu roman. Zorba aracılığıyla Kazancakis özyaşamının yenilgiler ve soru işaretleriyle dolu bir bilançosunu çıkarır. Bu bağlamda ele alınınca, bu roman, Zorba ile yazarın yaşam öykülerinin çizili sınırları arasında sonsuz atkı ve çözgülerle sokunmuş büyülü bir kumaştır, denebilir; baştan sona sürekli bir arayışı, sonu gelmez çabaları yansıtan bir kanaviçedir; insanı arayışın serüvenidir...
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Şevket Süreyya Aydemir - Suyu Arayan Adam
Bu kitap, ilkokul öğretmeni olarak yetişmek üzereyken, Birinci Dünya Harbinde savaşa katılan ve sonra Büyük Turan'ı kurmak yolunda Kafkas, Hazer ülkelerine koşan bir Türk gencinin hikayesidir.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
0 yorum
Gönderildi
-
0 yorum
Gönderildi
-
Son Ejderha Kralı - Leia Stone
Son Ejderha Kralı müstakbel
kraliçesini arıyordu.
Bu haberin kasabaya yayılması tüm kadınların telaşlanmasına neden olmuştu. Kral, kraliyet muhafızlarını doğurganlık çağındaki kadınları Jade Şehri kalesine getirmeleri için kasabaya yollamıştı.
Tek şartı, seçtiği kadının ona
bir vâris verecek kadar güçlü bir
büyüye sahip olmasıydı.
Bense sadece yüzde on ejderha
büyüsüne sahip bir insandım. Seçilmeyeceğimden emin olmama rağmen Büyü Koklayanlar kendimi krala olası bir eş olarak sunmamı emretti.
Annemden öğrendiğim korkunç sırrın ardından Jade Şehri’ne gitmeye karar vermiştim. Beni ölüme götürebilecek bir sırdı… hem de kralın kendisi tarafından.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
0 yorum
Gönderildi
-
Julian Barnes - Zamanın Gürültüsü
Gerek ilk öykü kitabı Manş Ötesi’ndeki “Ses Karışması” başlıklı hikâyenin kahramanı Leonard Verity adlı besteci gerekse bir sonraki öykü derlemesi olan Limon Masası’nda yer alan “Sessizlik” başlıklı hikâyenin kahramanı Finli müzisyen Jean Sibelius, Julian Barnes’ın müzik sanatına yapıtlarında “sanatçılık sorunsalı” açısından ağırlıklı bir yer verdiğinin işareti olarak değerlendirilebilir. Sanatçının, sanatını yaşamda hangi bedelleri ödeyerek ortaya koyduğu, başka türlü bir yaşam yolu seçerek de aynı yapıtların verilip verilemeyeceği, geleceğin yargısının sanatçı için gerçek anlamda bir şey ifade edip etmediği bütün bu çalışmaların ana izleğini oluşturur.
Julian Barnes bu kez karşımıza, ünlü Rus besteci Dimitri Şostakoviç’in fırtınalı hayatı ve sanatı üzerine olan bir anlatıyla çıkıyor: Zamanın Gürültüsü başlıklı romanında, yenilikçi yapıtları Sovyet Rusya dönemi rejiminin baskıcı cenderesinde şiddetli saldırılara uğramış, sanat anlayışını ideolojik bağnazlığa karşı içten içe savunmuş, ne var ki Beşinci Senfoni’sinin uyandırdığı yankılarda görüleceği üzere, rejimle zaman zaman görünüşte “uzlaşmalara” girmek zorunda kalmış Şostakoviç’in yoğun bir iç sorgulamayla geçen hayatını ve sanatını ele alıyor. Barnes, metni “üçlü” bir bölümleme üzerine inşa ederken (“Sahanlıkta”, “Uçakta” ve “Arabada”) anlatının üç ana figürünü de gene bir “üçlü” yapı kurarak oluşturmuş (“Dinleyen”, “Anımsayan” ve “İçen”). Leitmotif olarak kullanılan Rus atasözleriyle, bestecinin “artık yıl” takıntısıyla, hem fars hem de trajedi olabilen yazgı anlayışıyla, annesi ve hayatına giren kadınlarla, çeşit çeşit matrak müzisyen anekdotuyla, onu sürekli halk sanatının “doğru” yoluna çağırmış olan “Büyük Önder” Stalin imgesi ve daha nice çarpıcı öğeyle örülü olan metin, okura eşsiz bir okuma tadı sunuyor.
Dimitri Şostakoviç’in saptamasını öyleyse kendimize bir kez daha soralım: Gerçekten de, “Zamanın gürültüsü üzerinde duyulan Tarih’in fısıltısı mıdır Sanat?” Eğer böyleyse, “Zamanın gürültüsüne karşı ne çıkarılabilir?”
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Sticky Notes
Uygulama, sağlayan veya belirtilen kullanıcılar oluşturmak için sabitlenmiş bir not diğer kullanıcılar için bir site. Kullanıcılar, devre dışı notlar, hem de taşımak kaydırın.
PASSWORD PROTECTION
Global Sticky Notes ( ACP )
Create and display unlimited global Sticky Notes to your members Choose what user groups can see each Sticky Note Add a signature ( username and avatar ) to the bottom of each Sticky Note allowing members to see who wrote it, as a clickable link to said profile Choose the colour of each Sticky Note Choose from 9 different positions to show each individual Sticky Note Set a expiry time and date for each Sticky Note with a option to just show it until the user dismisses it Select where to show each Sticky Note from a list of your installed applications or to just show it everywhere ( Example only show the Sticky Note when users are browsing the forums or the downloads section etc ) Use a wide range of tags to engage your members more personally Global Sticky Notes Front End Admin
The admin/s can create new global Sticky Notes from the front end via the create menu ( Only admins can use this feature ) Personal Sticky Notes ( MEMBERS )
Allow chosen user groups to send personal Sticky Notes to other members Members can receive a unlimited amount of Sticky Notes All Sticky Notes are dismissable All personal Sticky Notes will automatically add the username and avatar, unless you have selected in the ACP to allow anonymous Sticky Notes (read ACP Menu below) Personal Sticky Notes will display the time the note was sent to the member for example "just now", " 5 minutes ago", "4 hours ago", "16th July" and so on Members can either send Personal Sticky notes to members by their hover card or via their forums topics and you can also send them via the users create menu Each ( Non anonymous ) personal Sticky Note has a reply icon on allowing users to easily reply to other members notes Front End ( PERSONAL STICKY NOTES )
Added a link to the users drop down menu linking to the new tables listed below Shows a table listing all the members received Sticky Notes with the ability to restore the note bringing it back to life Shows a table listing all the members sent Sticky Notes with the ability to edit and resend or just resend the Sticky Note, it also shows if the user has dismissed the Sticky Note Members can view all their sent and received Sticky Notes between them and X member All tables can be sorted by time and date and also have a advanced search for members or a time and date stamp Widgets
Show a widget with a list of members who have sent the most Sticky notes
Show a widget with a list of members who have received the most Sticky Notes
ACP Menu
Sticky Notes (Global including personal) Choose to use either a pin or a bit of sticky tape to hold the Sticky Note Choose to show or hide Sticky Notes on mobile or tablet devices Change the z-index of the Sticky Notes ( This is only needed for some custom themes you might have installed ) Allow users to drag and drop the Sticky Notes around their screen by hovering over the pin and dragging the Sticky Note Personal Sticky Notes Allow members to send anonymous Sticky Notes to other members (admin can view all Sticky Notes in the ACP read below) Read all the Sticky Notes send by members in a nice and tidy table and you (being the admin) can even view the sender if they sent it anoymous Select what member groups can use personal Sticky Notes Choose from 9 different positions to place the Sticky Notes Mass delete Sticky Notes by either "ALL", "READ", "UNREAD", by individual members or by chosen user groups Choose the colour of personal Sticky Notes Member Group ACP Menu
Choose how many personal Sticky Notes each member group can send per day, with a unlimited option Members Settings ACP Menu
Block individual members from using personal Sticky Notes Block individual members from receiving Sticky Notes0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Chatbox+
Chatbox + bu uygulamayı kullanır aramalar Ajax sunucusunda yeni iletileri almak için.
Destekler, sohbet oda, club sohbet ve özel sohbet ve bir-iki-bir.
Sohbet penceresi görüntülenebilir widget, yeni bir sayfa veya gezinmek için sağ alt köşedeki katılımcılar kolayca birbirleri ile iletişim kurmak için.
Tam açıklama ingilizce: https://invisioncommunity.com/files/file/9342-chatbox/
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Yaşar Kemal - İnce Memed
Yazan: belgeport in Türk Klasikleri
Yaşar Kemal'in 1955 yılında yayımlanan romanı İnce Memed 1, sıradan bir köylü çocuğu olan İnce Memed'in birtakım olaylar sonucunda eşkıyaya dönüşmesi ve bunun neticesinde hem kendisinin hem de çevresindekilerin başından geçenleri konu edinir.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Muammer El Kaddafi - Çağdaş Liderler Ansiklopedisi
Yirminci yüzyılın sona ermesine, bireylerin değil ama toplumların tarihlerinin ölçülerine göre, çok fazla zaman kalmadı. Ancak beklenen bu iki binli yıllar 20. yüzyıaldan pekçok sayıda çözülmemiş sorun devralacak gibi görünüyor. Bu nedenle de 20. yüzyıl tarihinin kapsamlı olarak incelenmesi büyük önem taşıyor.
Bu ansiklopedide yüze yakın siyasi liderin biyografilerini sunarken, bir bakıma yüzyılın siyasi tarihini de özetlemiş oluyoruz. Bu nedenle dünyanın daha geniş bir bölümünü kapsayabilmek için Üçüncü Dünya liderlerine oldukça geniş yer ayırmaya çalıştık.
İÇİNDEKİLER Konrad Adenauer 7-26
V.İ.Lenin 1199-1238
Salvador Allende 27-58
Lloyd George 1239-1264
Yaser Arafat 59-90
Patrice Lumumba 1265-1280
Kemal Atatürk 91-144
Rosa Luxemburg 1281-1304
Enrico Berlinguer 145-164
Makarios 1305-1324
Leon Blum 165-184
Mao Zedung 1325-1370
Willy Brandt 185-210
Ferdinand Marcos 1371-1394
Leonid Brejnev 211-230
Tomaş Masaryk 1395-1416
Huari Bumedyen 231-250
François Mitterrand 1417-1440
Habib Burgiba 251-270
Benito Mussolini 1441-1480
Amilcar Cabral 271-288
Cemal Abdü'n Nasır 1481-1498
Santiago Carrillo 289-308
Jawaharlal Nehru 1499-1518
Fidel Castro Ruz 309-340
Agostinho Neto 1519-1532
Neville Chamberlain 341-362
Richard Nixon 1533-1562
Winston L.S.Churchill 363-398
Kwame Nkrumah 1563-1582
Muhammed Ali Cinnah 399-420
Olof Palme 1583-1610
Georges Clemenceau 421-448
Pankhurst'ler 1611-1640
Çan Kay-Sek 449-468
Andreas Papandreu 1641-1664
Nikolay Çavuşesku 469-488
Jean Paul II 1665-1678
Charles de Gaulle 489-524
Juan Peron 1679-1698
Deng Siaoping 525-544
Josef Pilsudski 1699-1712
Georgi Dimitrov 545-564
Augustino Pinochet 1713-1730
Aleksander Dubçek 565-590
Ronald Reagan 1731-1752
Rudi Dutschke 591-608
Rıza Pehlevi 1753-1772
Enver Hoca 609-622
Franklin Roosevelt 1773-1796
Hafız Esad 623-646
Antonio Salazar 1797-1824
Francisco Franco 647-676
Leopold Senghor 1825-1848
Mohandas K.Gandhi 677-710
Sekou Toure 1849-1864
Wladyslaw Gomulka 711-730
Norodom Sihanuk 1865-1890
Mihail Gorbaçov 731-756
Anastasio Somoza 1891-1914
David Gruen 757-782
Ahmed Sukarno 1915-1938
Ernesto Che Guevara 783-802
Sun Yat Sen 1939-1956
Haile Selasiye 803-824
Josef Stalin 1957-1996
Hirohito 825-844
Ibn Suud Abdülaziz 1997-2012
Adolf Hitler 845-890
Margaret Thatcher 2013-2038
Ho Chi Minh 891-914
Maurice Thorez 2039-2066
Ayetullah Humeyni 915-940
Josip Broz Tito 2067-2100
Indra Gandhi 941-960
Palmiro Togliatti 2101-2120
İsmet İnönü 961-988
Leon Troçki 2121-2160
Jean Jaures 989-1004
Harry S.Truman 2161-2181
Janos Kadar 1005-1024
Walter Ulbricht 2183-2198
Muammer El-Kaddafi 1025-1046
Getulio Vargas 2199-2210
Karl Kautsky 1047-1066
Eleftherios Venizelos 2211-2226
John F.Kennedy 1067-1088
Hendrik Verwoerd 2227-2240
Jomo Kenyatta 1089-1108
Lech Walesa 2241-2256
Kim İl Sung 1109-1128
II. Wilhelm 2257-2272
Martin Luther King 1129-1152
Woodrow Wilson 2273-2290
Bruno Kreisky 1153-1176
Emiliano Zapata 2291-2304
Nikita Kruşçev 1177-1198
Dizin 2307-2312
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Muzaffer İzgü - Bir Namussuz Aranıyor
'Bir varmış, bir yokmuş, bir ülke varmış. Ülkenin bireyleri öyle namuslu, öyle namuslularmış ki, koskoca ülkede ilaç için olsun bir tek namussuz yokmuş. İşte bu ülkede öğretmenler öğrencilerine, büyükler küçüklerine namusu bir türlü tanımlayamıyorlarmış. Ülke yetkilileri bir 'Namussuz Bulma Kurulu' oluşturup 'Bir namussuz aranıyor...' duyurusu yapmak zorunda kalmışlar.' Bulmuşlar mıdır dersiniz? Bir Namussuz Aranıyor, Muzaffer İzgü'nün gülmece kitaplarının 23'üncüsü.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Michael Zevaco - Pardayanlar 1
“Ne darağaçlarına çevrilecek bir ormanım, ne fena niyetlerimi dindirecek bir köyüm, ne zindanlı bir şatom, ne de bana yaltaklanacak, dalkavukluk yapacak adamlarım, muhafızlarım var. Bu bakıma ve bu ölçüye göre ben büyük bir senyör sayılmam. Fakat insanlık ve şeref bakımından aramızda hiçbir fark olmadığına inanıyorum. Tıpkı kılıçlarımız arasında fark olmadığı gibi.”
Yıl 1553.
Dışarıdaki savaşlardan çok, içerideki entrikalarla boğuşan Fransa diken üstündedir. Üstelik Protestanlarla Katolikler arasındaki mezhep savaşı cephelerden taşmış Paris sokaklarına dek ulaşmıştır. Bu hengamede, aşklarını yaşayamadan ayrı düşen François de Montmorency ile Jeanne de Piennes’in başına gelen korkunç bir olay, bundan 16 yıl sonra bambaşka nefretleri, bambaşka sevgileri ve bambaşka maceraları beraberinde getirir.
Bu maceranın merkezinde ise baba-oğul Pardaillanlar vardır. Pardaillanlar kahramanlıklarıyla nam salan, kazandıkları parayı sürekli dağıttıklarından ötürü eski püskü kıyafetlerle gezinen, yazın susuzluğa, kışın açlığa talim eden iki gezgin şövalyedir. Ancak yeri geldiğinde yemeğin en iyisini yemeği, kızların en güzeline sevdalanmayı da bilen bu iki şövalye, aşk ve dostluk için canlarını tehlikeye atmaktan çekinmezler.
Michel Zévaco’nun 1900’de tefrika şeklinde yayınlamaya başladığı, Sartre’ın keşfi ve teşvikiyle bir efsaneye dönüşen Pardayanlar serisi, gözden geçirilmiş eksiksiz çevirisiyle yeniden okurlarının karşısında.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi