Edebiyat
15 files
-
0 yorum
Gönderildi
-
Amin Maalouf - Empedokles’in Dostları
Yazan: malialdemir
Türkiye’de geniş bir okur kitlesine sahip Amin Maalouf yeni romanı “Empedokles’in Dostları”yla okurlarını selamlıyor.
Romanlarıyla olduğu kadar deneme kitaplarıyla da ilgi çeken Maalouf, “Empedokles’in Dostları”nda bu kez geleceğe yönelik bir kurguyla dönüş yapıyor. “Ölümcül Kimlikler” ve “Uygarlıkların Batışı” kitaplarında yer verdiği eleştirel gözlemlerin izinde yarı distopik bir dünya çiziyor. Platon’un mağarasından çıkıp “Empedokles’in Dostları”yla tanışmaya davet ediyor bizi.
Atlas Okyanusu kıyısındaki küçük Antioche adasının yalnızca iki sakini vardır: Orta yaşın verdiği olgunlukla sessiz bir hayat sürmek isteyen Alec ile yazdığı ilk romanının yakaladığı başarı sonrası her şeyi ardında bırakan esrarengiz Ève. Birbirlerinden uzakta, kırılgan yalnızlıklarının tadını çıkaran bu iki insanın yolu bir gün elektriğin, telefonların, televizyon yayınlarının, internetin, kısacası her türlü iletişim aracının etkisiz hale gelmesiyle kesişir.
Gerçeğe ulaşma imkânı kalmayınca fısıltı gazetesi işlemeye başlar: Gezegen bir nükleer felaketin eşiğindedir, Amerika küresel ölçekte bir terör saldırısına maruz kalmıştır, insanlığın hayatını kolaylaştıran teknolojik gelişmeler artık insanlığın sonunu getirmiştir…
Tüm dünya bu söylentilerle çalkalanırken, kendilerine “Empedokles’in Dostları” diyen, son derece gelişmiş bir teknolojiye ve tıp bilgisine sahip bir grup gizemli insan bu karmaşaya son vermek üzere çıkagelir. Alec bu insanların kim olduğunu öğrenmeye çalışırken, içinde yaşadığımız dünyanın çelişkileriyle de yüzleşmek zorunda kalır. Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır.
“Hayal kırıklığı içeren bu satırları yazarken hikâyenin sonuna geldiğim izlenimindeyim. Geldiler, üstünlük kurdular, dünyada hem kaygı hem de umut rüzgârları estirdiler, sonra da gittiler.”
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Stefan Zweig - Mecburiyet - İş Bankası Yayınları
Yazan: belgeport
Stefan Zweig - Mecburiyet - İş Bankası Yayınları
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Sabahattin Ali - Mahkemelerde
Yazan: dipnot
''Hülasa: Kuyucaklı Yusuf yüzümüzü ağartacak bir sanat eseridir. Zararlı bir tarafını göremedim. Mevzuubahis tenkitler bugün el üstünde tutulan bazı Avrupa şaheserlerinde gördüğümüz -aynı mevzulara ait- tenkitler yanında son derece masum ve küçük kalır. Yalnız bir şahsın ve bir romanın değil, memleketimizde ilerlemesi lazım bir büyük ve faydalı sanatın da davasını gören Cumhuriyet adliyesinden zaten zayıf olan Türk romanının cesaretini kıracak bir karar çıkmayacağını kuvvetle ümit ederim.
Maarif Vekaleti Müfettişlerinden
Reşat Nuri''
Yazarlığının yanı sıra siyasal kimliği de öne çıkan Sabahattin Ali, 1930'lu ve 1940'lı yıllarda Sol görüşlü olmanın bütün zorluklarını yaşadı. Filiz Ali'nin babasına ait bir sandıkta bulduğu belgeler, bu zorlukların ve çilelerin birer tutanağı niteliğindedir. Mahkemelerde Türk edebiyat tarihinde ilk defa Kuyucaklı Yusuf için Reşat Nuri tarafından yazılmış, sansür konusunda hala geçerli sayılabilecek görüşlerin ifade edildiği raporu, Sabahattin Ali'nin soyadı konusundaki hassasiyetini, dönemin ünlü kişileri ile arasında geçen tartışmaları ve özel hayatında ışık tutacak birçok belgeyi içeriyor.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Nikos Kazancakis - Zorba
Yazan: belgeport
Zorba adlı bu romanı, onun kendisiyle giriştiği bir tür sessiz hesaplaşma sayılabilir. Geçmişin, elden kayıp giden zamanın ve insanın temel yanılgılarının bir kez daha gözden geçirilmesidir bu roman. Zorba aracılığıyla Kazancakis özyaşamının yenilgiler ve soru işaretleriyle dolu bir bilançosunu çıkarır. Bu bağlamda ele alınınca, bu roman, Zorba ile yazarın yaşam öykülerinin çizili sınırları arasında sonsuz atkı ve çözgülerle sokunmuş büyülü bir kumaştır, denebilir; baştan sona sürekli bir arayışı, sonu gelmez çabaları yansıtan bir kanaviçedir; insanı arayışın serüvenidir...
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Şevket Süreyya Aydemir - Suyu Arayan Adam
Yazan: belgeport
Bu kitap, ilkokul öğretmeni olarak yetişmek üzereyken, Birinci Dünya Harbinde savaşa katılan ve sonra Büyük Turan'ı kurmak yolunda Kafkas, Hazer ülkelerine koşan bir Türk gencinin hikayesidir.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
0 yorum
Gönderildi
-
Oscar Wilde - Bütün Masallar, Bütün Öyküler
Yazan: belgeport
Oscar Wilde - Bütün Masallar, Bütün Öyküler
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Julian Barnes - Zamanın Gürültüsü
Yazan: belgeport
Gerek ilk öykü kitabı Manş Ötesi’ndeki “Ses Karışması” başlıklı hikâyenin kahramanı Leonard Verity adlı besteci gerekse bir sonraki öykü derlemesi olan Limon Masası’nda yer alan “Sessizlik” başlıklı hikâyenin kahramanı Finli müzisyen Jean Sibelius, Julian Barnes’ın müzik sanatına yapıtlarında “sanatçılık sorunsalı” açısından ağırlıklı bir yer verdiğinin işareti olarak değerlendirilebilir. Sanatçının, sanatını yaşamda hangi bedelleri ödeyerek ortaya koyduğu, başka türlü bir yaşam yolu seçerek de aynı yapıtların verilip verilemeyeceği, geleceğin yargısının sanatçı için gerçek anlamda bir şey ifade edip etmediği bütün bu çalışmaların ana izleğini oluşturur.
Julian Barnes bu kez karşımıza, ünlü Rus besteci Dimitri Şostakoviç’in fırtınalı hayatı ve sanatı üzerine olan bir anlatıyla çıkıyor: Zamanın Gürültüsü başlıklı romanında, yenilikçi yapıtları Sovyet Rusya dönemi rejiminin baskıcı cenderesinde şiddetli saldırılara uğramış, sanat anlayışını ideolojik bağnazlığa karşı içten içe savunmuş, ne var ki Beşinci Senfoni’sinin uyandırdığı yankılarda görüleceği üzere, rejimle zaman zaman görünüşte “uzlaşmalara” girmek zorunda kalmış Şostakoviç’in yoğun bir iç sorgulamayla geçen hayatını ve sanatını ele alıyor. Barnes, metni “üçlü” bir bölümleme üzerine inşa ederken (“Sahanlıkta”, “Uçakta” ve “Arabada”) anlatının üç ana figürünü de gene bir “üçlü” yapı kurarak oluşturmuş (“Dinleyen”, “Anımsayan” ve “İçen”). Leitmotif olarak kullanılan Rus atasözleriyle, bestecinin “artık yıl” takıntısıyla, hem fars hem de trajedi olabilen yazgı anlayışıyla, annesi ve hayatına giren kadınlarla, çeşit çeşit matrak müzisyen anekdotuyla, onu sürekli halk sanatının “doğru” yoluna çağırmış olan “Büyük Önder” Stalin imgesi ve daha nice çarpıcı öğeyle örülü olan metin, okura eşsiz bir okuma tadı sunuyor.
Dimitri Şostakoviç’in saptamasını öyleyse kendimize bir kez daha soralım: Gerçekten de, “Zamanın gürültüsü üzerinde duyulan Tarih’in fısıltısı mıdır Sanat?” Eğer böyleyse, “Zamanın gürültüsüne karşı ne çıkarılabilir?”
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Muzaffer İzgü - Bir Namussuz Aranıyor
Yazan: belgeport
'Bir varmış, bir yokmuş, bir ülke varmış. Ülkenin bireyleri öyle namuslu, öyle namuslularmış ki, koskoca ülkede ilaç için olsun bir tek namussuz yokmuş. İşte bu ülkede öğretmenler öğrencilerine, büyükler küçüklerine namusu bir türlü tanımlayamıyorlarmış. Ülke yetkilileri bir 'Namussuz Bulma Kurulu' oluşturup 'Bir namussuz aranıyor...' duyurusu yapmak zorunda kalmışlar.' Bulmuşlar mıdır dersiniz? Bir Namussuz Aranıyor, Muzaffer İzgü'nün gülmece kitaplarının 23'üncüsü.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Michael Zevaco - Pardayanlar 1
Yazan: belgeport
“Ne darağaçlarına çevrilecek bir ormanım, ne fena niyetlerimi dindirecek bir köyüm, ne zindanlı bir şatom, ne de bana yaltaklanacak, dalkavukluk yapacak adamlarım, muhafızlarım var. Bu bakıma ve bu ölçüye göre ben büyük bir senyör sayılmam. Fakat insanlık ve şeref bakımından aramızda hiçbir fark olmadığına inanıyorum. Tıpkı kılıçlarımız arasında fark olmadığı gibi.”
Yıl 1553.
Dışarıdaki savaşlardan çok, içerideki entrikalarla boğuşan Fransa diken üstündedir. Üstelik Protestanlarla Katolikler arasındaki mezhep savaşı cephelerden taşmış Paris sokaklarına dek ulaşmıştır. Bu hengamede, aşklarını yaşayamadan ayrı düşen François de Montmorency ile Jeanne de Piennes’in başına gelen korkunç bir olay, bundan 16 yıl sonra bambaşka nefretleri, bambaşka sevgileri ve bambaşka maceraları beraberinde getirir.
Bu maceranın merkezinde ise baba-oğul Pardaillanlar vardır. Pardaillanlar kahramanlıklarıyla nam salan, kazandıkları parayı sürekli dağıttıklarından ötürü eski püskü kıyafetlerle gezinen, yazın susuzluğa, kışın açlığa talim eden iki gezgin şövalyedir. Ancak yeri geldiğinde yemeğin en iyisini yemeği, kızların en güzeline sevdalanmayı da bilen bu iki şövalye, aşk ve dostluk için canlarını tehlikeye atmaktan çekinmezler.
Michel Zévaco’nun 1900’de tefrika şeklinde yayınlamaya başladığı, Sartre’ın keşfi ve teşvikiyle bir efsaneye dönüşen Pardayanlar serisi, gözden geçirilmiş eksiksiz çevirisiyle yeniden okurlarının karşısında.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Michel Zevaco - Pardayanlar 8 - Pardaillan'ın Milyonları Dedalu
Yazan: belgeport
“İstersem bunların hepsi benim olur... Haydi Jehan, işte hazineler önünde duruyor. Bu kıymetli taşlardan yalnızca birkaç tanesini alsan bile zengin oldun demektir. Koca yığından birkaç taşın eksik olduğunu kim fark edecek ki?”
Fausta’nın saklı hazinesi gizemini korumaktadır. Hazinenin peşinde olanlar ise giderek daha kindar, daha bencil ve daha acımasız bir yaratığa dönüşürler. Tabiri caizse hazine bir ayna görevi görür ve ona bakanları gerçek yüzleriyle tanıştırır; böylece dost da düşman da açığa çıkar.
Hazinenin koşturmacası sürerken, Kral IV. Henri’ye birtakım suikastlar düzenlenmeye başlar. Kraliçe Marie de Médicis’in gizli sevgilisi Concini, kralı ortadan kaldırıp Fransa’ya hükmetmek için her fırsatı değerlendirir. Concini’nin eşi Léonora da güç ve para uğruna bu yasak aşka göz yumarak Concini’ye yardım eder.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Amin Maalouf - Yolların Başlangıcı
Yazan: belgeport
Göçenler, kalanlar, tartışmalar, aşklar, söylenceler, din değiştirmeler, küskünlükler, bağışlamalar, gerçek insanlar...
Yazar annesinden aldığı, titizlikle saklanmış aile belgeleriyle dolu bir bavuldan hareketle kendi ailesinin olduğu kadar insanlığın da yakın geçmişine ışık tutuyor. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu ve Atatürk'e ilişkin çok ilgi çekici yorumlar da içeren kitapta iki kahraman öne çıkıyor: Maalof'un dedesi Butros ve dedesinin kardeşi Cebrail.
İki kardeşin yazışmalarından ortaya çıkarılan olay örgüsü göçebe ruhu, ülküleri, koşulları, koşullar karşısındaki farklı insan tutumlarını küçücük notlardan ya da uzun araştırmalardan aydınlığa kavuşturup Beyrut'tan Küba'ya uzak anakaraları birleştiriyor. Yolların Başlangıcı sürgündeki yazarın tek yurduna, ailesine adadığı bir aşk şarkısı.
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Masumiyet Müzesi (Orhan Pamuk)
Yazan: malialdemir
Orhan Pamuk - Masumiyet Müzesi“Hayatımın en mutlu ânıymış, bilmiyordum.”
Nobel ödüllü büyük yazarımız Orhan Pamuk'un harikulade aşk romanı bu sözlerle başlıyor...
1975'te bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen, İstanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun'un hikâyesi: Hızı, hareketi, olaylarının ve kahramanlarının zenginliği, mizah duygusu ve insan ruhunun derinliklerindeki fırtınaları hissettirme gücüyle, Masumiyet Müzesi, elinizden bırakamayacağınız ve yeniden okuyacağınız kitaplardan biri olacak.
Masumiyet Müzesi'ni okurken yalnız aşk hakkında değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutku, aile ve mutluluk hakkındaki bütün düşüncelerinizin derinden etkilendiğini ve kitabın rengârenk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göreceksiniz.
Romanı yazdıktan dört yıl sonra, 2012’de, Pamuk romanıyla aynı adlı müzeyi Çukurcuma’da açtı. Şimdiye dek on binlerce ziyaretçinin gezdiği müze için ünlü sanat tarihçisi Simon Schama, Financial Times gazetesine yazdığı yazıda, “Dünyadaki en güçlü, en güzel, en insanî ve en etkileyici çağdaş sanat eseri,” diye yazdı. “Aynı zamanda hem şiir hem karamizah gibi; hem zarif ve şefkatle dolu, hem de kutu kutu, vitrin vitrin, estetik olarak muhteşem.”
0 indirme
0 yorum
Gönderildi
-
Stephen King - Sadist
Yazan: belgeport
"Alo? Burası Sidewinder Polis Karakolu. Ben Memur Humbugagy"
"Beni dinleyin, Memur Humbugagy. Çok dikkatle dinleyin ve sözümü kesmeyin. Çünkü ne kadar zamanım olduğunu bilmiyorum. Adım Sheldon. Size Annie Wilkes'in evinden telefon ediyorum. En aşağı iki haftadan beri burada hapisim. Hatta belki de bir aydan beri hapis!"
"Annie Wilkes mi?"
"Hemen buraya gelin. Bir ambulans da yollayın. Ve Tanrı Aşkına, kadın eve dönmeden buraya gelmeye çalışın!" (Kitap'tan sayfa:102)
0 indirme
0 yorum
Gönderildi