Bloglar
Topluluk Bloglarımız
-
- 4
madde - 0
yorum - 1645
görünüm
Son Maddeler
Hırsızın biri, bir evinçatısına çıkar ve anten kablosunu keser.
Evin reisi tam televizyona dalmışken yayın kesilince, televizyonunu biraz kurcalar, görüntü gelmeyince de;
"Bozuldu herhalde" diyerek uyumaya geçer.
Ertesi gün adam işe gittikten sonra hırsız kapıyı çalıp adamın karısına;
"Yenge, beni abi gönderdi, televizyon bozuk, alın da bir bakın dedi" der.
Saf kadıncağız nereden bilsin, televizyonu verir tabiki...
Adam işden eve döndüğünde televizyonu yerinde göremeyince, meraklanıp sorar eşine. Kadın durumu anlatınca da şok olur adeta.
Şaşkına dönen çift, nasıl böyle bir oyuna geldiklerine inanamazlar bir türlü...
Aradan birkaç gün geçer...
Aynı çift, balkonda çay keyfi yapmaktadır. Caddeden geçerken sırıta sırıta balkona bakan delikanlıyı gören kadın, heyecanla yerinden fırlar;
"İşte ordaa, televizyonu çalan hırsız buu" diye bağırmaya başlar.
Adam telaşla yerinden fırlar ve hırsızın peşine düşer. Pijamalarıyla ve yalınayak o caddeden bu caddeye koşturur durur...
Beş dakika sonra kapı çalar. Kadın kapıyı açtığında düzgün kıyafetli bir adam önce kendini tanıtır;
"Ben polis memuru Yaşar. Beyiniz az önce yakaladığı bir hırsızı emniyete teslim etti. Fakat pantolonunu ve cüzdanını evde unutmuş, onları almaya geldim."
Kadın çok sevinir bu duruma ve bir çırpıda koşar getirir pantolonu ve cüzdanı.
Aradan 15 dakika geçer ve adam koşmaktan bitkin düşmüş bir halde eve döner.
Kadının keyfi yerindedir ama... Adam içeri adımını atar atmaz boynuna sarılır:
"Helal olsun sana bey, bu yaşında nasıl da yakaladın o genç adamı, bravo sana."
Adeta burnundan soluyan adamın şaka kaldıracak hali yoktur:
"Dalgamı geçiyorsun benimle hanım, ne yakalaması? Tazı gibi koşuyo şerefsiz. Don, gömlek rezil etti beni yedi mahalleye."
Bir anda tüm neşesi kaçar kadının. Kısık bir sesle:
"Eee? O zaman o polis niye öyle dedi?" diye sorar.
"Hangi polis?"
"Pantolonunla cüzdanını almaya gelen polis."
"Neee? Yoksa onlarıda mı verdin?"- Daha fazlasını oku...
- 0 yorum
- 4
-
- 5
madde - 0
yorum - 1981
görünüm
Son Maddeler
Son Giriş
Nabizâde Nâzım
Nabizâde Nâzım (Osmanlıca: نابع ذاده ناظم) (d. 1862 (?) - ö. 6 Ağustos 1893), Osmanlı Türkü Tanzimat dönemi yazarıdır.
Şiir, anı, hikâye, roman türlerinde ve bilimsel konularda eserler veren Nabizade Nazım, ilk Türkçe gerçekçi köy romanı olarak kabul edilen Karabibik’in ve Türk edebiyatındaki ilk natüralist, tezli ve psikolojik roman denemesi olan Zehra’nın yazarıdır.
Hayatı
1862 yılında İstanbul’da, Nişantaşı’nda doğdu. Tam adı Ahmet Nazım idi. Babası Nabi Efendi’yi ve annesini genç yaşta kaybetti. Ninesi tarafından büyütüldü. “Yadigarlarım' adlı yapıtında anlattığı anılarından öğrenildiğine göre mutsuz bir çocukluk geçirdi.
İlköğrenimini Tophane Mahalle Mektebi’nde tamamladıktan sonra önce Fevziye Rüştiyesi’nde sonra Beşiktaş Askeri Rüştiyesi’nde öğrenim gördü. Okulun İdadi (lise) bölümünü de bitirdikten sonra yükseköğrenimini Mühendishane-i Berri-i Hümayun (Kara Askeri Mühendis Okulu)'da yaptı. 1884'te topçu mülazım-ı sanisi (topçu üsteğmen) olarak mezun oldu. Öğrenimine Mekteb-i Harbiye-i Şahane (Kara Harp Okulu)’de devam etti.
İlk yazısını henüz öğrenci olduğu 1880 yılında Vakit Gazetesi’nde A.Nazım imzasıyla yayımlandı. Bu yazı, “Esaret” başlıklı bir denemedir. Öğrencilik ve askerlik yaşamının devam ettiği 1880-1890 yıllarını aynı zamanda çok verimli bir yazım adamı olarak geçirdi.
Çok başarılı bir öğrenci olan Nabizade Nazım, 1886’da Erkan-ı Harbiye (genelkurmay) yüzbaşısı olarak mezun olduktan sonra kendi okulunda askeri öğretmenlik yaptı; yüksek cebir, istihkam ve topoğrafya dersleri verdi. Keşif ve araştırma yapmak üzere iki yıl Suriye'de görev yaptı. 1890'da İstanbul'a döndü. O yıl, ilk Türkçe gerçekçi köy romanı olan Karabibik adlı eserini yayımladı. 1891’de çıkmaya başlayan ve o günlerde bir bilim dergisi niteliği taşıyan Servet-i Fünûn dergisinin ilk yazarlarından birisi oldu.
İstanbul’a dönüşünden bir süre sonra sevdiği kızla evlendi ancak mutlu bir evlilik yaşamı olmadı. Evlendikten kısa bir süre sonra kemik veremi hastalığına yakalandı. Haydarpaşa Hastanesi’nde iki yıl kadar tedavi gördü ama iyileşemedi; 6 Ağustos 1893'te öldü ve Üsküdar'da Miskinler Tekkesi yakınındaki mezarlıkta toprağa verildi.
Edebî hayatı
Nabizade Nazım, daha çok Natüralizmden etkiler taşıyan şiirlerini, bilimsel konuları işleyen makalelerini, öykülerini Hazine-i Evrak, Mir'at-i Aem, Rehber-i Fünun, Afak, Berk, Manzara gibi dergilerle Tercüman-ı Hakikat, Servet, Mürüvvet gibi gazetelerde yayımlamıştır.
Şiirlerinde ölüm, tabiat, tanrı gibi terimleri işledi. Şiirleri Heves Ettim adındaki şiir kitabında toplanmıştır.
1890 yılında yayımlanan Karabibik adlı uzun hikâye denilebilecek romanı, edebiyatımızda ilk köy romanı olma özelliğini taşır, kendisinin “hakikiyyun” dediği realist bir eserdir. Zehra (1896) romanı ise bir psikolojik roman denemesidir. Bu romanda Şehzadebaşı tiyatrolarının tulumbacı kahvelerini, kadın kavgalarını gerçekçi bir görüşle aktarmıştır. Eser, bir psikolojik roman kabul edilmez ama Türk edebiyatında psikoloji öğelerinin kullanıldığı ilk roman kabul edilir.
Eserleri
- "Heves Ettim" (şiir, 1885)
- "Minimini-yahut-Yine Heves" (şiir, 1886)
- "Yadigarlarım" (anı-öykü, 1886)
- "Zavallı Kız" (öykü, 1890)
- "Bir Hatıra" (öykü, 1890)
- Karabibik (roman, 1891)
- "Sevda" (öykü, 1891)
- "Mini Mini Mektepli (okuma ve yazma parçaları, 1891)
- "Hala Güzel" (öykü, 1891)
- "Haspa" (öykü, 1891)
- "Seyyie-i Tesamüh" (-hoşgörünün kötülüğü-uzun öykü, 1892)
- Esatir (mitoloji, 1892)
- Aynalar (fizik kitabı, 1892)
- Zehra (roman, 1896)
- Daha fazlasını oku...
- 0 yorum
- 5

Nabizâde Nâzım (Osmanlıca: نابع ذاده ناظم) (d. 1862 (?) - ö. 6 Ağustos 1893), Osmanlı Türkü Tanzimat dönemi yazarıdır.